Bayramlık fıkralar
Bugün bayramın ikinci günü. İki bayramı bir arada kutluyoruz. Vakıfbank Bayan Voleybol Takımının dünya şampiyonluğu bir bayram hediyesi sayılır. Yöneticisinden oyuncusuna hepsine sonsuz teşekkürler. Türk kadınına örnek oldular. Önleri açılır ve destek verilirse, kadınlarımızın dünyadaki yerini bize bir kez daha gösterdiler. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Bugün ekonominin, istatistiki verinin zamanı değil. O zaman başka şeyler yazmak lazım. Ben magazin yazamayacağıma göre sıkıcı olmayan şey belki bir iki fıkra olabilir.
Tabii fıkralar hemşerim Temel’den olacak. İlki, yıllardır trafik işkencesi çekerken metroyu hayal eden İstanbul ve Ankaralılar için... Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel’in önderliğinde ilerlemektedir. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel: “Yatın yere, tavşan deliği! “ diye bağırır. Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir süre sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Sonra tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çıkar. Temel “Yatın yere, tilki deliği!” der demez avcılar yine yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar, onu da vururlar. Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel: “Yatın yere, ayı ini! “ diye seslenir. Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel’e bakar. Temel: “Uşaklar ne çıkacağuni bilmeyirum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza” der. Ertesi gün gazetelerdeki başlık şöyledir: “Dört avcı tren altında can verdi...” İkincisi ise yeni açıklanan ve çok tartışılan demokrasi paketi için...
İstanbul’un göbeğinde feci bir yangın; gazeteciler fotoğraflarını çekmek üzere meraklılarla birlikte 200-300 kişilik bir kalabalık oluşturmuşlar. İtfaiyeciler cayır cayır yanan apartmandan tüm kazazedeleri kurtardık sanırlarken, bir de ne görsünler: Bir kadın yanındaki bebeği ile 4. kattan “İmdat, imdat!” diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. İtfaiyecilerin yapacakları hiçbir şey yok, zira ateş binayı öylesine sarmış ki, bırak 4. kata çıkmayı, artık binaya bile yaklaşılmıyor. O esnada insan topluluğunun arasından bizim Temel sıyrılır ve yukarıdaki kadına çocuğunu aşağıya attığı takdirde tutarak hayatını kurtaracağını söyler. “Hiç 4. kattan çocuk aşağıya atılır mı” diye düşünen kadın çocuğunu atmamakta ısrar eder. Bunun üzerine Temel: “Ablacuğum, ha sen çocuğu aşağuya at, korkma pen oni tutarum, zira pen Rizespor’un kalecisuyum da” der. Kadın artık ne yapsın, hiç olmazsa çocuğum kurtulsun düşüncesiyle sallar bebeği aşağıya. Aşağıda çıt yok; çocuk aşağıya ağır çekimde düşerken fotoğrafçılar günün ve hatta yılın olayını görüntülemek üzere yerlerini almışlar. Temel yine ağır çekimde daha halen havada olan bebeğe doğru koşar, bir sıçrayışta bebeği tam 90’da avuçlarının içine alır ve yumuşak bir inişle gazetecilerin flaşları arasında yere yuvarlanır. Artık seyircileri yerinde tutmak imkânsızdır. Alkışlar, tezahüratlar ardı ardına kesilmezken, Temel millete döner, elini kaldırarak onları selamlar ve bebeği 2 kere yere vurduktan sonra degajını yapar... Bayramınızı en içten duygularla kutlarım.
Hakan Özyıldız - 16.10.2013