EPDK'da biten bir özelleştirme hikâyesi
Osmangazi Elektrik Dağıtım'a EPDK'nın el koymasının üzerinde biraz düşünmemiz lazım. Umarım ileride benzer sorunlarla karşılaşmayız. Geliri esas alan özelleştirme modelinin sorunları olacağını önceden belirtmiştim.
Aylar önce, 11 Kasım 2010 tarihli yazımda, evimizde birkaç gün süren uzun süreli bir kesintiden bahsetmiş ve "Eğer bizim mahallede yaşadığımıza benzer sorunlar yaşanacaksa, gelin bunun adına özelleştirme demeyelim. Çünkü özelleştirme, sermayenin kamudan özele geçmesi, devletin kasasına çok para girmesi değildir. Etkin ve verimli çalışmayan, ekonomiye, dolayısıyla tüketiciye yük olan şirketin yönetim anlayışının değişmesidir. Bu nedenle özelleştirmeden beklenen daha fazla para değil, daha iyi yönetimdir. Eğer özel sektör, kamudan devraldığı şirketi daha kötü yönetiyorsa, şirket ekonomiye yük olmaya devam ediyorsa, yapılan işlem özelleştirme değildir. Olsa olsa kamu kaynağıyla zengin yaratmaktır" yorumuyla bitirmiştim.
Yanı sıra aday şirketlerin öz varlıklarını, şirketi yönetme becerisinin olup olmadığına bakmaksızın, ihalelerle en çok para verene devredilen kamu teşebbüslerinin geleceği her zaman tartışmalıdır.
DOĞRU YÖNTEM
Eğer amaç şirketin ekonomiye kazandırılması ise öncelikle kamu şirketini alanların öz kaynaklarına ve sektördeki tecrübesinin yeterli olup olmadığına öncelikle bakmak gerekir. İyi yönetişim, kurumsallaşmış bir şirketin olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla, yeterli tecrübesi olmayanlara sadece çok para verdikleri için bir kamu şirketini devrederseniz sonuç beklendiği gibi olmayabilir.
Hadi "Bu alanda özel sektörün tecrübesi nasıl olsun? Devlet tekeli vardı" dendi ve yola çıkıldı. O zaman özelleştirmeden önce sektörü, yeni şartlara göre düzenlemek lazım. Yanı sıra özelleştirme koşullarının da bu gerçek göz önüne alınarak düzenlenmesi gerekir.
Örneğin, özelleştirmelerin dolar veya Euro üzerinden yapılması ne kadar doğrudur? Borcu döviz, geliri TL olan şirketlerin yaşadığı klasik sorun burada da karşımıza çıkıyor. Kur tahminlerini yanlış yapınca ödeme, enflasyon ve fiyat tahminlerini yanlış yayınca da tahsilat sorunu yaşanıyor. Bu nedenle şirketler geleceğe dönük gelir tahminlerini yaparken; enflasyon, kur ile faiz ve benzeri değişkenleri ustaca tahmin etmek durumundalar.
EKONOMİK İSTİKRAR ÖNEMLİ
Ekonomik istikrarın özü budur. Hükümetlerin, istihdam yaratan uzun vadeli yatırımların önünü açmak için yapmaları gereken ilk şey, temel makro değişkenlerin sık değişmediği bir ekonomik ortamı sağlamaktır.
Örneğimizde de olduğu gibi, döviz borcu kura bağlı olarak yukarı doğru giderken, TL olan tahsilat enflasyona bağlı olarak artmıyorsa sıkıntılar başlamış demektir. Elektrik tarifelerinde yapılması gereken değişiklikler, özellikle seçim öncesi dönemlerde, ertelenince sorunlar büyüyebilir. Bir de öz kaynak kullanamıyorsa şirket zora girebilir.
Konu önemli. Çünkü, aşırı dolarize olmuş, üretimin ana ve ara mal ithalatına bağımlılığı çoğalmış bir ekonomide fiyat değişimleri dolara bağımlıdır. Enerjinin, bu bağımlılığı en çok yaşayan sektör olduğunu herkes çok iyi biliyor. Dolayısıyla dağıtım veya üretim özelleştirmelerini hayata geçirirken satış fiyatlarının otomatik mekanizmaya bağlanmadığı bir modeli esas alan yöntemler sorunludur.
Bahsettiğim, öyle adı var, kendi yok mekanizmalar değil. Örneğin satış fiyatlarına siyasi ve bürokratik müdahalelerin minimize edildiği, düzenlemesi sağlam, iyi denetlenen, sağlıklı çalışan "elektrik borsası" gibi bir modeli hızla hayata geçirmek gerek.
Hakan Özyıldız - 07.08.2013