Yaşananlar yapısal değişim mi yeniden fiyatlama mı?

Temmuz Enflasyon Raporu açıklandı. Yıl sonu enflasyon tahmini değişti ve 0.9 puanlık bir yükselişle yüzde 6.2'ye çıkarıldı. Artışın arkasındaki ana neden, kurdaki ve petrol fiyatlarındaki değişim.
Göze çarpan en önemli varsayım temmuz ayında yüzde 9'a kadar çıkacağını bekledikleri TÜFE'nin sonradan hızlı bir düşüş göstermesi. Bu olumlu eğilimi belirleyecek olan da tütün, alkollü içeceklerden alınan vergiler ile elektrik ve doğalgaz fiyatları gibi yönetilen yönlendirilen fiyatların değişmeyeceği
varsayımı.
Bütçenin ek sıkılaştırmaya ihtiyacı yok. Ama KİT dengeleri için aynı şeyi söylemek zor. Eğer kurlarda ve petrol fiyatlarında yukarı doğru hareketler devam ederse bu enerji KİT'lerinin maliyetlerini olumsuz etkiler. Maliyet artışları, seçimler nedeniyle tüketiciye yansıtılmazsa, zarar şirkete kalacak demektir. Bir KİT'in zararı sonunda bütçeye ek yüktür.

SORUNUN CEVABI
Ben basın toplantısını izlerken en çok başlıktaki soruya odaklandım. Çünkü para politikasının geleceğini belirleyecek olan bu soruya verilecek cevap.
Eğer Sayın Başçı'nın dediği gibi; mayıs ayında yaşananlar geçici bir hareket idiyse ve bir daha tekrarlanmayacaksa sorun bir defalık faiz yükselişiyle çözülmüştür. Bundan sonra yapılacak olan verileri izlemek, eğer beklenmedik değişimler olursa gerekli düzenlemeleri yapmaktır. En önemli politika aracı karşılıklar ve döviz rezervleridir. Gereğinde kullanılır, geçici döviz talebi karşılanır ve sorun çözülür.
Ancak, FED'in yaptığı açıklama, parasal genişlemenin günü gelince durdurulacağı ve bir süre sonra da piyasaya verilen paranın geri çekilmeye başlanacağı anlamına geliyorsa o zaman bu bir yapısal değişimdir. Çözüm için yapısal seçenekler düşünülmelidir.

FARK ÖNEMLİ
Çünkü Türkiye'nin döviz talebi büyüdü. Bu artıştaki etkenlerden birisi cari açık. Ama ondan daha önemlisi dış borç geri ödemeleri ve sıcak paracıların talepleri. Bankanın kendi verilerine göre, önümüzdeki bir yılda kamu ve özel sektörün ödemesi gereken dış borç tutarı 165 milyar dolar civarında. Ötekini önceden tahmin etmek zor.
Arz ve talebi tahmin edemeyince kurlardaki oynaklığı hesaba katmak doğal. TCMB haklı olarak döviz kurundaki oynaklıktan rahatsız olduğuna vurgu yapıyor ve azaltmak için esnek politika izlemek durumunda olduğunu belirtiyor. Ancak unutmamakta yarar var. Hedef kur oynaklığını azaltmak ise döviz arzına bizim Merkez Bankamızın yapabileceği bir şey yok. O zaman döviz talebine yönelik politika seçenekleri üzerinde daha fazla düşünmek lazım. Kabul bu öyle yazıldığı kadar kolay değil. Teknik bilgi ve siyasi destek olsa bile zaman ister.
Yine de, kısa vadede kurdaki aşırı değişimlerle mücadele etmek için esneklik; faiz koridoru ve ROM seçeneklerini beraber kullanmak bir seçenek. Yanı sıra koridoru geniş tutarak hareket kabiliyeti elde
ediliyor. Büyüme aşağı doğru gidince faiz, koridorun altına doğru çekiliyor, döviz arzında sorun olunca, getirileri çoğaltmak için, koridorun üst bandına doğru hareket ediyor. Zaten Sayın Başçı da bant aralığını yüzde 4.5 ile 7.25 olarak tanımladı.
Ancak bu kadar esnek para politikasının küçük(!) bir yan etkisi var. Enflasyon hedefi tutturulamıyor.


Hakan Özyıldız - 31.07.2013
Toplam Ziyaretçi: 15456