Merkez Bankası'nda yeni dönem mesajı

Heyecanla beklenen faiz kararı açıklandı. Piyasalarda beklendiği gibi gecelik faizler yüzde 6.25'ten yüzde 7.25'e çıktı. Karardan beklenen mesaj, TCMB'nin 22 Mayıs sonrasında başlayan yeni paradigmayı algılayıp algılamadığıydı.
Piyasa oyuncuları, şimdilik rahat bir nefes aldı. Rahatlamanın arkasındaki en büyük neden, hükümetin faiz konusunda söyleminin, bankanın kararları üzerindeki etkisiydi. Ekonomi kurmaylarının Dolmabahçe toplantısında aldıkları kararların piyasalar açısından olumlu karşılandığı biliniyordu. Faiz kararıyla bu süreç onaylanmış oldu.
Ancak asıl önemlisi bundan sonraki süreç. Açıklamada net bir şey yok.
Enflasyon konusundaki görüşlerden yola çıkarak bazı tahminler yapmak mümkün. Beklentilerin olumsuz etkilendiği anlaşılıyor. Merkez Bankası'na göre bunun üç nedeni var: "İşlenmemiş gıda grubundaki fiyat artışları, petrol fiyatlarındaki yükseliş ve döviz kurunda gözlenen oynaklık..." Önümüzdeki dönemde bu nedenlerin hepsi geçerliliğini koruyacak. Diğer bir deyimle, enflasyonda görülen yükseliş trendi devam edecek. Banka bir sonraki enflasyon raporunda yıl sonu tahminini revize etmek durumunda kalacak. Ardından Merkez Bankası da faizlerin yıl sonuna kadar tekrar artırılması yönünde piyasalardan gelecek bir baskıyla karşı karşıya kalabilecek.
Bu kararın en büyük etkisi, kredi ve Hazine faizlerine olacak. Banka aldığı sıkılaştırma kararıyla koridorun üst bandını işaret ediyor. Bankaların fonlama maliyetlerini düşürücü etkin kararlar alınmazsa borçlanma faizlerinin yönü yukarı olacaktır.
Sonuç olarak, bundan sonraki faiz kararlarını enflasyondaki yükselişler ve döviz talebi belirleyecektir. Dış borç geri ödemelerine bağlı döviz talebi hızla azalmadığı sürece, faizler sabit kalırsa, dışarıdaki şartlara bağlı olarak, kurlardaki oynaklık devam edebilir. TCMB bundan hoşlanmadığına göre gerekirse faiz kararını tekrar gözden geçireceğini uygun bir iletişim stratejisiyle piyasalara duyuracaktır.

İSO 500'Ü KUR VE ENFLASYON KURTARMIŞ
Dün bir de İstanbul Sanayi Odası'nın ilk 500 şirkete ait 2012 yılı rakamları açıklandı. Ben eski KİT'çi olarak hemen kamu şirketlerine bakarım. Değişim büyük. On yıl önce ilk onda dört KİT varken geçen yıl bir tek EÜAŞ kalmış.
Sanayi şirketlerinin üretimden satışları 2011 yılına oranla yüzde 9.2 artmış. Ekonomi yüzde 2.2 büyürken satışların bu kadar büyümesinin arkasındaki nedenlerden birisi TÜFE ve ÜFE'deki yıllık değişimler. Üretimde iç girdilerin maliyetlerinin bir göstergesi olarak kabul edebileceğimiz ÜFE geçen yıl yüzde 2.45 oranında artmıştı.
Sanayinin ithalata bağımlılığını biliyoruz. Bu bağlamda yılbaşı yıl sonu kur değişimine bakınca, bu yıl yaşadıklarımızdan çok farklı bir durum göze çarpıyor. 2012 Ocak'ta 1 dolar 1.87 lira civarında iken yıl sonunda 1.79 liraya düşmüş. Yani ithalat, girdiler ucuzlamış.
Buna karşılık satış fiyatları için bir gösterge olan TÜFE'de yıllık artış yüzde 6.16. Kârlılığın bir kaynağı buradan. Diğer önemli bir bölümü de faaliyet dışı gelirlerden kaynaklanmış. Döviz borcu olan şirketler, döviz kurlarındaki düşüşten birde kambiyo geliri yazmışlar.
Bu tür bir resmi 2013 yılında yakalamak çok zor. Kurlardaki hareketler geçen yılın tam tersi yönde. Yanı sıra faizler de tırmanışa geçti. Borçlu ve döviz pozisyonu açığı olan şirketler için konjonktür pek olumlu değil. Ancak ihracatı ve diğer döviz kazancı olan şirketler için durum biraz daha rahat olabilir. Onlar içinde sorun, AB ve diğer sanayileşmiş ülkelerdeki büyüme oranlarının düşük kalacak olması. Komşularımıza ihracat yapma olanakları da sınırlı.
Bununla beraber enflasyon bu sene de satıştan gelirlerin yükselmesine katkı sağlayacak. Ama kurlardaki ve enerji girdilerindeki yükselişler maliyetlerde baskı yaratacak.


Hakan Özyıldız - 24.07.2013
Toplam Ziyaretçi: 15456