Ekonomik Nato
ABD Başkanı Obama, Şubat'ta yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında, AB ile serbest ticaret anlaşması yapmak için görüşmelere başladıklarını açıkladı. İlk bakışta bizden uzak bir gelişmeymiş gibi algılansa da, ticaretin içinde olanlar olayın önemini kavramaya ve gerekli adımları atmaya başladılar.
Atlantik Okyanusu’nun iki yakası arasında oluşturulacak serbest ticaret bölgesine bazı uzmanlar, “Ekonomik NATO” adını takmışlar. Yerinde bir benzetme. Dünya ticaretinin yüzde 30’undan fazlasını yapan ülkelere, yaptıkları anlaşmalar nedeniyle başkalarını da eklemek lazım. Meksika, Kanada, Kolombiya, Peru, G.Kore, Avustralya ve Şili’nin halihazırda iki tarafla serbest ticaret anlaşması var. Bu ülkelere Singapur, Malezya, Vietnam ve Japonya da eklenebilir. Görünen o ki, uzun sürmesi beklenen bu müzakereler olumlu sonuçlanırsa, sistemin dışında Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler kalacak.
GELECEĞE YÖN VERECEK BİR GELİŞME
Görüşmelerden ilk beklenen sonuç, ticarette çok sık başvurulan, tarife dışı teknik engellerin kaldırılması. Yani başta tarım ürünleri ticareti olmak üzere yerli üretimi korumak amacıyla hayata geçirilen standart zorunluluğu, ihraç ürünlerinin üretiminde ve ihracatında verilen teşvikler, döviz kuruna müdahale gibi uygulamalardan vazgeçilmesi hedefleniyor. İş öyle kolay çözülebilecek gibi görünmemekle beraber başta ABD, Almanya ve diğer lider ülkelerin politikacıları süreci destekliyorlar. Ancak Fransa’dakiler gibi AB’nin tarımsal destekleme politikalarından geçinen çiftçilerin, geniş sosyal haklardan yararlanan sendikalı çalışanların anlaşmadan olumsuz etkilenmeleri kaçınılmaz. Bu bağlamda özellikle Avrupa tarafında toplumsal dirençler oluşabilir. Ama kriz sonrası dünya eski şartlarda yaşayamaz, mutlaka bazı şeyler değişmek zorunda.
Bununla beraber, uzmanlar “Ekonomik NATO”nun ABD büyümesine yüzde 0.3; AB büyümesine ise yüzde 0.7 kadar katkı yapacağını hesaplıyorlar. Bu herhangi bir kamu harcaması, yeni borçlanma yapmadan ekonomilere canlandırıcı etki verebilmek demektir. Bu beklenti müzakerelere tetikleyici etki yapacaktır. Yanı sıra, anlaşma başarılı olursa, 2001 yılında başlayan ve BRICS ülkelerinin tıkadığı Doha Müzakereleri’nin önünü açabilir. Çünkü “Ekonomik NATO”nun kurulmasından sonra bugün için yeni kurallara karşı direnç gösterenler duruşlarını devam ettirmekte zorlanacaklardır.
BABAM KORE GAZİSİYDİ
Türkiye “Ekonomik NATO”nun dışında kalabilir mi? AB ile Gümrük Birliği anlaşması olan bir ekonomi için kenarda durmak mantıklı değil. Böyle bir anlaşmanın olması durumunda karar alma mekanizmalarının içinde yer alması lazım. Ancak medyaya yansıyan haberlerden çıkarabildiğimiz kadarıyla Avrupa tarafı şimdiki durumun devam etmesinden yana. Buna karşılık bizim otoritelerimiz Atlantik’in öte yakasını ikna etmeye ve müzakerelerde masada olmaya çaba gösteriyorlar. Sadece ekonomik açıdan bakınca çok akılcı ve ülke menfaatlerini korumaya yönelik bir girişim. Sonuna kadar desteklenmesi gerekiyor. Ancak umarım masadaki taraflar, serbest ticaret anlaşmasına taraf olabilmemiz için, 1950’lerde NATO’ya girmemiz sırasında istediklerine benzer taleplerde bulunmazlar. “Şimdi bunu nereden çıkarıyorsun?” demeyin. Benim babam Kore’de fiilen iki yıl savaşmış bir gaziydi. Neden oralarda savaştığını sorduğumuzda, onlara söylenenin “Özgür dünyayı korumak”; asıl amacın ise NATO üyeliğine kabul edilmek olduğunu söylerdi. Evet, bugün G.Kore özgür bir ülke. Ama yanı başımızda “özgürleştirilmesi gereken(!)” daha niceleri var. Bizden, onların da özgürleştirilmesine(!) yardımcı olmamız istenmez inşallah.
Hakan Özyıldız - 08.04.2013