Mali disiplin rakam değil anlayıştır
2001 krizi sırasında reform hazırlıkları başladığında Hazine çalışanları için öncelik, mali disiplin anlayışını yasal ve idari altyapılara yerleştirmekti. Yasalarla siyasetçilerin, idari yapılarla bürokratların disiplini bozabilecek davranışlarının engellenmesi amaçlanıyordu. Bu konuda yoğun tartışmalar olduğunu, anlaşmazlıkları çözebilmek için uzun toplantılar yaptığımızı bugün gibi hatırlıyorum.
Özellikle reformların temel direklerinden olan 4749 sayılı Kamu Finasmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un hazırlık çalışmaları süreci çok öğreticiydi. Toplantılar sırasında mali disiplin, borçlanma ve borcun sürdürülebilirliği konularında kapsamlı, doyurucu bilgi ve deneyimlere ulaştığımı unutamam. Bugün bir şeyler biliyorsam çoğu o günlerden kalmadır.
Çalışmalar öylesine kapsamlıydı ki bir borcun alınmasından geri ödenmesine, kamu kurumlarına devrine, garanti verilmesine kadar her aşama, tek tek kanuna işlenmeye çalışıldı. Örneğin Hazine, tamamen kendi yetkisinde olan borçlanma miktarına ilk defa bu yasayla limit gitirdi. Yanı sıra kamu kuruluşlarına verilen garantilere bütçe kanunlarıyla sınırlar konuldu.
Kanun, Nisan 2002 tarihinde yürürlüğe girdi. O günlerde 19 maddeden oluşan bu metin, 10 yılda 20’ye yakın değişikliğe uğradı. Değişen, eklenen ve kaldırılan metinleri sayarsanız toplamı 100’ün üstüne çıkıyor.
Önceki yazımda da değindim. Şimdi Meclis’te yeni bir torba kanunla bu önemli kanunda değişikliklere gidiliyor. Örneğin belediyelere ve bağlı kuruluşlarına uluslararası tahvil çıkarma ve bunlara Hazine garantisi verilmesi hükme bağlanıyor.
Ama başka bir değişiklik daha var ki, mali disiplin anlayışının nereye geldiğini çok net gösteriyor. Torba Kanun 4749 sayılı Kanun’un 8 maddesindeki “Kredi borçlusu kuruluşlar, Hazine garantisi altında sağlanan dış kredilere ilişkin geri ödemeler için gereken tutarı yılı bütçelerinde yatırım harcamalarına kıyasla öncelikli olarak ayırmakla mükelleftirler” hükmü değiştiriliyor. Değişiklikle “yatırım harcamalarına kıyasla öncelikli olarak” hükmü kaldırılıyor.
Yürürlükteki madde, kamu kurumlarına, öncelikle Hazine’ye olan borçlarınızı ödeyeceksiniz talimatı veriyor. Yani yatırım harcamalarınızdan önce Hazine’yi düşüneceksiniz. Mali disiplini sağlamak, devletin borçlarının büyümemesi için harcama yapmayı değil borç geri ödemeyi düşünün diyor.
Tahminimce başta Sayıştay olmak üzere denetim birimleri KİT’leri ve belediyelerin hesaplarını denetlerken bu yasa hükmüne pek uyulmadığını gördüler. İlgilileri yasaya uyum konusunda uyarma gereği hissettiler. Bundan sıkılan yatırımcı kuruluşlar hükümeti bu maddenin değiştirilmesi gerektiği konusunda ikna ettiler. Böylelikle, Hazine’nin bol keseden vermeye başlayacağı garantilerle borçlanan kamu kuruluşları, zamanı geldiğinde borç ödeme konusunda isteksiz davranabilecekler.
Bu tür gelişmelerin sonucu, “Hazine Alacak Stoku” tablosunda görülecek. Hazine Şubat 2013 itibarıyla, 21 milyar liralık borcu adı geçenler adına ödemiş, alacak yazmış. Dahası ilgili kuruluşlar, 8 milyar liralık bölümünün vadesi geldiği halde Hazine’ye ödeme yapmamışlar. Borçların çoğu belediyelere ait. En ilginç olanı, Özelleştirme İdaresi ve Emlak GMYO’nun bile Hazine’ye borçlanması.
Önümüzdeki süreç popülist harcamaların çoğalacağı bir seçimler dönemi. Merkezi yönetim kadar, belediyeler ve KİT’lerin de borçlanıp harcama yapma iştahları artacak. Geri ödemede Hazine’ye verilen öncelikler kalkınca bütçe dışı işlemler büyüyecek. Hazine daha fazla borçlanmak zorunda kalacak.
Hakan Özyıldız - 23.03.2013