Türev ürünlerin Hazine garantisi kapsamına alınması ve mali disiplin
Aralık ayında Meclis'teki bir yasa tasarısına dikkatinizi çekmiştim. Sağlık ve eğitim yatırımları başta olmak üzere tüm yap-işlet-devret (YİD) yatırımlarında özel sektörün kullanacağı dış finansmana örtülü Hazine garantisi verilmesinin tehlikesinden bahsetmiştim.
Taslak Sayın Cumhurbaşkanı'na sunuldu.
Kanunda "Borç üstlenimi" başlıklı bir madde var. Lütfen uzmanlara danışarak dikkatle okuyun. Şöyle diyor: "...Yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmelerinde, sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler tarafından devralınmasının öngörülmesi halinde, söz konusu yatırım ve hizmetler için yurtdışından sağlanan finansmanın ve varsa bu finansmanın teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklanan da dahil olmak üzere mali yükümlülüklerin Müsteşarlık tarafından üstlenilmesine karar vermeye..."
Bu kadar geniş bir tanıma neden gerek duyuldu?
TÜREV ÜRÜN NEDİR?
Özünde, bir şeyin gelecekteki değerini tahmin veya sigorta eden finansal bir sözleşmedir. Bu ürünü alanlar bir komisyon ödeyerek satın aldıkları ürünle, borç verdikleri parayı geri almayı garanti etmeye çalışırlar. Olay bir tür sigortalama işlemidir. Ancak üzerinde durulması gereken konu, alınan küçük bir sigorta ücretiyle büyük ödeme garantisi yükümlülüklerinin altına girilmesidir. Diğer bir deyimle, türev ürün satan finansal kuruluş aldığı birkaç yüz milyon lira karşılığında milyarlarca liralık işleme garanti verebilmektedir. Bu yükün farkında olan bankalar topladıkları türev ürünlerden kaynaklanan yüklerini, yeni türev ürünler yaratıp başkalarına satarak bilançolarındaki riskleri azaltmaya çalışırlar.
Bilindiği gibi 2008 krizinin nedeni bu tür finansal varlıklardır. Bilançolarında dayanağı belli olmayan trilyonlarca dolarlık alacakları olan bankalar sıra alacak tahsilatına gelince bir gecede battılar. Çünkü, 2010 yılı başında yapılan bazı hesaplara göre, dünyadaki türev ürünlerin piyasa değeri 72 trilyon dolar iken, bunlara dayalı yapılan tüm işlemlerin itibari değeri 1 trilyon 400 milyar dolara ulaşmıştı. O günkü dünya borsalarının toplam değerinin 40 katından fazla bir miktar. Daha doğrusu bir dolarlık işlem için yirmi katı kadar işlem yapılmıştı. Herkes alacağını isteyince, 1 doların önce kime ödeneceğine karar verilemedi. Bilançosunda en çok türev ürün olan tarih oldu.
HAZİNE NEYİ ÜSTLENDİĞİNİ NASIL BİLECEK?
Tamam, devletin yatırım ihtiyacı çok, para yetiştiremiyor. Yükü özel sektörle paylaşmak istiyor. Doğal olarak onlara biraz kâr marjı tanıyarak hesap yapıyor. Hastanede hasta, havaalanında yolcu, otoyolda ve köprüde araç sayısına garanti vermesi bir yere kadar kabul edilebilir.
Ama türev ürünleri de dahil dış borçları üstlenmek çok ama çok tehlikeli bir iş. Çünkü sınır çizmek kolay değil. Bir kredi anlaşmasında ne kadar çok türev ürün varsa, risk ne kadar dağıtılabiliyorsa ilk maliyet o kadar düşecek demektir. Üstelik türev ürünlerle sigortalanan faiz, kur gibi değişkenler ile ülke riskleri. Her zaman gündeme gelmesi beklenmeyen değişimler. Eğer kredinin geri ödemesi süresince gelişmeler beklentilere paralel olursa sadece ödenen sigorta primi ek yük olacaktır. Zaten böylesi bir durumda da türev ürünlerin devreye girmeyeceğini söylemeye gerek yok.
Ama projelerde istenmeyen gelişmeler olur, beklenmeyen defacto ve dejure olaylar gelişirse; riskler çalışmaya başlayacak, alacaklılar Hazine'nin kapısına dayanacaktır. Diğer bir deyimle, genelde işler karışmaya başlayınca "Vehbi'nin kerrakesi" ortaya çıkacaktır.
Dolayısıyla bundan sonra mali disiplini ölçerken, bütçe dışına gizlenen bu tür işlemlere de bakmak gerekecek.
Hakan Özyıldız - 27.02.2013