Uçak yeniden havalanacak mı?

Son günlerde, başta sermaye piyasaları olmak üzere bir ülke notu artırma söylentisi almış başını gidiyordu. Bazı "iktisatçılar"(!) yorumlarıyla, uçağı otomatik pilota, Moody's'in not artışına bağladılar. Özellikle küçük yatırımcıları etkilediler. Konu o kadar ileri götürüldü ki, derecelendirme kuruluşunun Türkiye'deki şirket tahvillerine yönelik telekonferansı bile artışın tarihi olarak ilan edildi. Ardından evvelki gün gelen açıklama beklentilerin tersinde olunca gazetelerde "hayal kırıklığı" şeklinde başlık atıldı.
Bu köşede daha önce ele aldığım için ülke notu verilirken, hangi konulara dikkat edildiğine tekrar değinmeyeceğim. Ancak temel yaklaşımı bir kez daha dikkatinize sunmakta yarar var. Tüm kredi derecelendirmelerin arkasındaki mantık, yatırımcının parasını zamanında geri alıp alamayacağından emin olmaktır. Bu Wall Street'teki şirket kâğıdı için de böyledir; Brezilya ülke kâğıdına, Rusya borsasına yapılan yatırımlar için de. Dolayısıyla verilen not, geçmiş performansı değil ileriye dönük beklentileri esas alır.
Türkiye'nin yakın geleceğini değerlendirebilmek için şu meşhur "yumuşak iniş" söylemini ele almakta yarar var. Ama öncelikle, ülke notu verirken hiçbir kredi kuruluşunun tamamen objektif davrandığına inanmadığımı belirteyim.

UÇAK İNDİRİLDİ
Geçen yılın makroekonomik verilerine bakarak, önceki yıllarda çok hızlı büyüyen ekonominin soğutulması gerektiği söylendi. Büyümede frene basıldı. Bir ara bakanların "gaz ve fren" tartışmasını izledik. Sonunda yetkililer "uçağın alana indiğini" söylediler. İniş gerçekleşirken vaziyet özeti şöyle; büyüme yüzde 3'ten küçük, enflasyon yüzde 6'nın biraz üstünde, cari açık yüzde 6.5-7 aralığında, bütçe açığı yüzde 2 düzeyinde, reel faizler negatif, tasarruf oranı diplerde; buna karşılık uluslararası rezervler ile reel sektörün kısa vadeli döviz borcu tarihi zirvede. Sıcak para stoku, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 25'i civarında.
Bu aşamada kritik soru şu: "Uçak hangara çekilip bakımı mı yapılacak (yapısal reformlara öncelik mi verilecek) yoksa kısa bir temizlik sonrasında tekrar sefere mi çıkacak?" Cevap önemli. Çünkü eğer yapısal önlemlere, kayıtdışılık, hukuk ve vergi reformlarına hız verilecekse, ekonomi düşük büyüme performansı gösterebilir. Ancak yatırımcılar, özellikle doğrudan sermeye yatırımcıları bu gelişmeyi anlayışla karşılar ve fabrika, otel inşa etmeye başlayabilirler. Diğer taraftan yaklaşan seçimler nedeniyle "reform değil seçim" yaklaşımı esas alınırsa o zaman devreye kısa vadeyi seven yatırımcılar girecektir.

KALKIŞ İÇİN HAZIR MI?
Vadeyi kısaltmanın anlamı açık. Onlara göre, eğer uçak yüzde 6.5'lik cari açık ve negatif faizlerle havalanacaksa risk var. Ekonomi büyümeye başlayınca cari açık büyümeye başlayacak. Ancak önlem alınmazsa finansman kalitesi düzelmeyebilir. O zaman dışarıda ne kadar bol döviz olsa da bu getiri seviyesinden yatırım yapmak isteyenlerin sayısı azalabilir. Böylesi bir gelişme ülkenin döviz dengesini kırılgan hale getirir.
Aslında bazıları üstü kapalı şunu söylemeye çalışıyorlar: "Getiriler düşüyor. Bu seviyelerden risk almak istemiyoruz." Bir ülkenin dövize bağımlılığı böylesine büyük olunca kredi derecelendirme şirketlerinin söylediklerinin önemi de, ne yazık ki, artıyor. Hatta değerlendirmeler sadece ekonomi ve döviz dengesiyle kalmıyor. Yanı sıra sosyo-politik bölünmüşlükler/kırılganlıklar da açıklamalarda önemli yer buluyor.
Benim güzel ülkemin hak etmediği bu tür değerlendirmelerden kurtulmak için önceliği sıcak paraya olan ihtiyacı azaltacak reformlara vermek gerekiyor. Aksi halde böylesi haksızlıklara daha çok şahit olacağız.


Hakan Özyıldız - 30.01.2013
Toplam Ziyaretçi: 15456