Ödenek üstü harcama ve Türkiye'nin makro verilerine etkileri
Bugün ne yazayım diye ilk düşündüğümde yukarıdaki tabloyu hazırladım. Parlamentonun bütçe hakkından bahsedeyim, ödenek üstü harcamalara, demokrasilerdeki önemine değineyim dedim. Tam bunları düşünürken, medyada Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşine ilişkin haberler çıkmaya başladı. Ardından da değerlendirmeler yapıldı. Beni en çok etkileyen yorumlar “Kardeşine faydası olmayanın bize ne yararı olacak?” şeklinde özetlenebilecek olanlarıydı. Bu ülkede oy verenlerin bir kısmı, belki de çoğunluğu, siyaset yapmayı ne yazık ki eşe dosta çıkar, menfaat sağlamak olarak görüyor. Kamu kaynaklarından hak ettiğinin ötesinde yararlanmayı normal karşılıyor.
DEVLET MALI VE KUL HAKKI
“Yadırgıyor musun?” derseniz, cevabım ne yazık ki “Hayır” olacak. Sevilen bazı şairlerin, yazarların örtülü ödenekten para istemek için sıraya girdiği bir ülkede yaşıyoruz. Yanı sıra bu bilindiği halde onların ne kadar iyi insanlar olduğu konusunda yazılar yazılıyor, televizyon programları yapılıyorsa olaya böyle bakmak çok normal. Ayrıca çok bilinen bir atasözümüzü de unutmamak lazım; “Devletin malı deniz, yemeyen domuz”. Müslüman bir ülkede kim “domuz” olmak ister? Gücü yeten, eli uzanan kamu kaynaklarından hakkından fazlasını almak için çeşitli yöntemler denemeyi içine sindirmeye çalışır. Çoğunluk zaman içinde buna alışır.
Seçmene, hakkında şaibe olan belediye başkanı hakkında ne düşünüyorsun diye soranlara insanlar; “Yiyor, ama iş de yapıyor” diye cevap vermeyi normal sayar. Kul hakkı yendiğini düşünmez bile. Ardından seçmen devlet malına tasallut etmeyi yadırgamadığında harcamaların nereye gittiğini, neden TBMM’den alınan yetkiden fazla harcandığını da sorgulamaz. Araştırmak aklına gelmez. Oy verenlerin çoğunluğu kendisini kurtarmak adına “devlet anadan süt istemeye” başlayınca siyasi örgütlenmelerde görev yapanlar bu talebe cevap vermeye çalışacaklardır. Bu kadar yoğun talebi görüp oyunu çoğaltmanın yolunun harcama yapmaktan geçtiğini gören bazı siyasetçiler de olabildiğince fazla harcama yapabilmenin yöntemlerini arayacaktır. Hele bir de gelir yaratma, mali disiplini bozmama gibi kamuoyundan prim toplayan bir şekilde yapılıyorsa, parlamentodan yetki almadan yapılan harcamaların doğruluğunu sorgulamak kimsenin aklına gelmeyecektir. Ayrıca yetki aşımıyla yapılan harcamalar büyük çoğunlukla yatırımlara, mal ve hizmet satın alımına gidiyorsa “alan razı satan razı” durumu ortaya çıkacaktır.
ÖDENEK ÜSTÜ HARCAMA
Biz yine de yukarıdaki tabloya kısaca bakalım. Görüldüğü gibi, 2007 yılında TBMM’den aldığı yetkiden azını harcayan hüklümet, 2008-2012 yılları arasında ödenek üstü harcama yapmış. 2013 bütçesinin tanıtımı sırasında basına dağıtılan rakamlardan anlaşıldığı kadarıyla, en büyük fark bu sene gerçekleşecek. Yürütme organı yasama organının verdiği yetkiden 13 milyar lira kadar fazla harcama yapmış. Eğer bu fazla harcamalar yapılmamış olsaydı, bu yıllar arasında toplam 36 milyar lira kadar tasarruf sağlanabilirdi.
Hazine bu kadar az borçlanır, cari açık buna yakın azalırdı. Türkiye’ye gelen sıcak para düşerdi. Buna karşılık büyüme daha düşük olur, işsizlik çoğalırdı. Bu tercihleri doğru yapan ülkeler uzun vadede kazanıyor. Gelişmiş demokrasilerde, değil parlamentonun verdiği yetkiden fazla harcamak, makamının gücünü kişisel çıkarı için kullandı diye cumhurbaşkanını istifa ettiriyorlar. Oralarda yaşananları çoğumuz şaşkınlıkla, bazılarımız da gıptayla izliyoruz.
Hakan Özyıldız - 12.01.2013