Karşılıksız çek sorununu çözmek için
Geçen yıl yapılan değişiklikle karşılıksız çeke hapis cezası kaldırıldı. Böylelikle çek piyasada kabul gören bir ödeme aracı olmaktan gittikçe uzaklaşmaya başladı. Hayatı ticaretin içinde geçenler sorunun her geçen gün derinleştiğine dikkat çekiyorlar. Verdikleri rakamlar, geçmişle karşılaştırıldığında insana ürkütücü geliyor. Eylül ayı itibarıyla karşılıksız çek sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre neredeyse yüzde 50 artmış. Yetkililerin çözüm diye getirdikleri teknik yönü ağırlıklı önerileri var. Bazılarının sistemin işlemesine olumlu katkısı olacağı kesin.
Bana göre teknik ağırlık çözümler yetersiz. Çünkü sorun yapısal. Her şeyden önce kapitalist bir ekonomide yaşamak isteyip istemediğimize karar vermemiz gerekiyor. İstiyorsak kurallarıyla iş yapmayı benimsememiz önemli. Bu sistemde borçlu mazlum, alacaklı canavar olarak görülemez. Kapitalizmin temeli özel mülkiyetin korunmasıdır. Yapısını bunun üzerine kurar. Devletin temel fonksiyonlarından birisi budur. Kapitalist piyasa ekonomisinde yaygın bir borç-alacak ilişkileri zincirinin ve parasal alışverişin olması kaçınılmazdır. Bu ilişkilerde borç veren, yani alacaklı; biriktirdiği parayı ihtiyacı olana verirken tek isteği, parasını geri alma garantisidir. Bir satış işleminde parasını çek tahsilatıyla yapanlar için de aynı şey söz konusudur. Devlet hem adli hem de idari yapılanmasını alacaklıların haklarını korumak üzerine kurmadıkça bu garantilerde sorunlar çıkacaktır.
Oysa bizde sistem, bırakın alacaklıyı korumayı tam tersine borçluyu kollar. Tabii devlet kendi borcuna sadık olmaz, müteahhidine işi verir ama parasını zamanında vermezse sonucun böyle olması kaçınılmazdır. Çek sorununun çözümü için tüm yasal ve idari altyapı tekrar yapılandırılmazsa, ticaretin önünü açacak kalıcı çözüm olmayacağını söyleyebiliriz.
KİT'lerde değişen bir şey yok
KİT'lerin Yatırım ve Finansman Kararnamesi yayınlandı. Bu kararname KİT'lerin bütçeden alacağı sermaye yardımıyla yapacakları yatırımları gösteriyor. Hazine ve Kalkınma Bakanlığı ile ilgili bakanlıklar tüm kamu iktisadi teşebbüslerini her yıl ağustos civarında masaya yatırıyorlar. Sonuç olarak bütçeden ne kadar para aktarılacağına karar veriliyor. Son kararname genel olarak eskilerden çok farklı değil.
Gelecek yıl KİT'ler toplam 10.8 milyar lira yatırım yapacaklar. Bunun yaklaşık yüzde 60'ını iki KİT yapacak. Demiryolları ve Türkiye Petrolleri'nin toplam yatırımları 7 milyar lira civarında. TCDD'nin yatırımlar konusunda öncelik alması yeni bir olay değil. Hükümet ulaştırma projelerine özel önem veriyor. Bu öncelikler ve istenen Hazine garantileri konusunda ilgili kurumlar ile Hazine arasında görüş ayrılıkları olduğunu duyuyoruz.
Ancak, TPAO'nun yatırımlarında son dönemde görülen artışlar dikkat çekiyor. TPAO yatırımı denince akla ilk gelen petrol ve doğalgaz aramaları. Bu konuda içeride ve ülke dışında yapılan aramalar önemli. Özellikle yurtdışında, petrol ve doğalgaz bulma olasılığı yüksek alanlarda, örneğin Kuzey Irak'ta yapılan aramalar olumlu sonuçlar veriyorsa sevinilecek bir durum. Sondajların ne kadarını kendi yapıyor, ne kadarını taşeron şirketlere yaptırıyor acaba? Umarım TPAO'nun elinde yeteri kadar sondaj kulesi vardır. Sondajların çoğundan umutlu sonuçlar elde ediyordur.
Biz yine dönelim bütçe konusuna. Bu kadar yatırıma karşılık KİT'ler, merkezi bütçeden yaklaşık 8 milyar lira katkı alacaklar. Diğer bir deyimle kendi ticari faaliyetlerinden yarattıkları gelirler yetmiyor. Sayıları azalsa da yatırım yapabilmek için bütçeden destek almaya devam ediyorlar. Özelleştirmeleri zor olan KİT'lerin bu tür sorunlarının orta vadede kolay çözümü yok.
Kurban Bayramı'nızı en içten dileklerimle kutluyorum.
Hakan Özyıldız - 24.10.2012