Zamlar, kamu dengesi kalıcı olarak düzelmezse sürer
Zam dalgasının ilk bölümü, doğalgaz ve elektriğe yapılanlarla şimdilik duruldu. Yetkililer zamlarla kamu dengelerinin daha çok kötüleşmesinin önüne geçmek amacıyla erken önlem aldıklarını söylediler. Konuya sadece bu açıdan bakınca doğrusunu yaptılar. Ancak önlemler yeterli mi, yani biraz süre geçtikten sonra bu tür uygulamalara yeniden ihtiyaç olabilir mi iyi anlamak gerekiyor.
ZAMLARIN İKİNCİL ETKİLERİ
Konunun önemi şurada: "Bu zamların ikincil etkileri ne kadar olacak?" TCMB bu etkiye özel önem veriyor. Akaryakıt (mazot), doğalgaz ve elektriğe yapılan zamların mutlaka ikincil etkilerinin olacağı kesin. Ulaşım, ekmek, gıda başta olmak üzere birçok ürünün fiyatları da süreç içinde ayarlanacak. Yanı sıra doğalgaz ve elektriği yoğun kullanan sanayi kesimlerinin maliyetleri de artacaktır. Örneğin, seramik sektörünün maliyetleri yükselecek, oradan ihracat ve inşaat sektörü de etkilenecektir.
Zamların tüketici fiyatlarına etkisi belli bir zaman geçtikten sonra başlayacaktır. Etki beklenenden büyük olursa Merkez Bankası, enflasyon hedeflemesi için bir şeyler yapmak durumunda kalacak. Ancak bazı siyasetçiler, büyümeyi düşünerek faizleri aşağıya çekmesi için Merkez Bankası'na mesaj göndermeye devam ediyor. Bankanın tavrını bekleyip göreceğiz. Beklemenin faydası var. Çünkü hükümetin kamu açıklarının düzeltilmesine yönelik yapısal önlemler konusunda OVP'de atması gereken adımları görmek gerek.
Birkaç örnek vermek gerekirse: Bütçenin en önemli harcaması, sosyal güvenlik sistemi açıklarını kapatmak için yapılan transferlerdir. Uzmanlar, bütçeden bu yıl aktarılacak olan 70 milyar lira civarındaki kaynağın yaklaşık 40 milyarının sağlık harcamalarına gideceğini idda ediyor. Bu konuda seçim döneminde değişim yapmak imkânsız ama bazı değişiklikler gerekiyor.
Önemli kalemlerden birisi de KİT'lere yapılan ödemeler. Bu transferlerin nedeni bazı KİT'lerin finansman dengeleri. Örneğin, haberlere göre, BOTAŞ'ın toplam vergi borcu 6 milyar lirayı geçmiş. Yanı sıra, almadığı gaz için, yapılan anlaşmalar gereği 3 milyar lira ödemiş. Dokuz milyarlık açığa dışarıdan bakınca BOTAŞ'ın nakit durumundaki sıkıntının geçen yıldan beri düzelmediği anlaşılıyor. Hatırlanacaktır, aynı nedenle geçen sene de zam yapılmıştı.
Ancak yeterli olmamış ki KİT'lerin borçları devamlı büyüyor. Konuyu daha iyi anlayabilmek için Hazine'nin yayımladığı KİT'lerin stok borç verilerine bakmak yeterli olur. 2011 yılındaki vergi ve prim afları sonucunda borçlarını çok uygun şartlarla yeniden yapılandırılan KİT'ler bu yılın ilk altı ayında yine iç borç biriktirmeye başlamışlar. Borçları kısa sürede yüzde 11 artmış. En çok artış resmi dairelere ve diğer KİT'lere. Diğer bir deyimle, KİT'lerdeki yapısal sorunlar çözülmemiş. Hazine'nin, daha doğrusu bütçenin desteğine ihtiyaçları devam ediyor.
Daha fazlası olur mu? Görev zararı ödemelerindeki gelişmelere de göz atmakta yarar var. Orada da haziran itibarıyla, KİT'lerin bütçeden alacakları, 2000 yılından bu yana en yüksek düzeye, 3.5 milyar liraya ulaşmış. İki büyük alacaklı KİT; kömürcü TKİ ile tahılcı TMO. Biri kömür yardımlarından, diğeri buğday ve diğer desteklerden alacaklı. Devlet, "Zarar et ben öderim" demiş. Ancak bütçe sıkışınca ödemeler biraz geciktirilmiş.
Hükümet seçim döneminde bu tür harcamalardan vazgeçebilir mi? Pek akılcı bir beklenti değil sanırım. O zaman açıkları azaltmak için KİT'lerin ürettikleri mal ve hizmetler ile akaryakıta zamlar tekrarlanabilir. Bir süredir uygulanmakta olan para politikasının geleceği açısından, bu olasılık TCMB'ce nasıl değerlendiriliyor göreceğiz.
Hakan Özyıldız - 03.10.2012