Milyonluk mevduatlar çoğalırken bankacıların işi zorlaşıyor
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), bankacılık sektörüne yönelik son değerlendirmelerinden birinde, “Türk bankacılık sektörünün pasifleri içinde en fazla paya sahip olan mevduat genellikle diğer fon kaynaklarına göre daha düşük maliyetli ve istikrarlı bir fon kaynağıdır. 2012 yılının ilk yarısında yine sınırlı bir artışla bankacılık sektörü toplam pasifleri % 4.6 oranında büyürken, mevduat artışının % 3.3 düzeyinde kalması mevduatın pasif toplamı içerisindeki payının 0.7 puan azalarak % 56.4 düzeyine gerilemesine yol açmıştır. Özellikle TP mevduat artışında son dört çeyrektir görülen yavaşlama dikkat çekmektedir” denilmiştir.
Klasik bankacılık, özünde mevduat toplamak ve borç alınan parayı kredi olarak dağıtmaktır. Son yıllarda yoğun rekabetin etkisiyle bankalar mevduat dışı kaynaklardan daha çok yararlanmaya başladı. Bu yönelmede yurtiçi tasarruf oranının düşük düzeylerde olmasının da büyük etkisi var. Son 1.5 yıllık bankacılık verileri, bu açıdan bakılınca, ilginç sonuçlar gösteriyor. Örneğin bu sürede 170 milyar liradan fazla yeni kredi veren sektör, ancak 84 milyar liralık yeni mevduat toplayabilmiştir. Buna 35 milyar liralık ek özkaynakları da ekleseniz bile sistemin yurtdışı piyasalardan, TCMB repo imkânlarından ve menkul kıymet ihraçları gibi alternatif kaynaklardan her geçen gün daha fazla yararlanmaya başladığı anlaşılıyor.
Bu kadar yoğun mevduat dışı kaynaklara yönelmek, deneyimli pasif yöneticisi olmuş Türk bankacıları için çok önemli olmayabilir. Ancak toplam mevduatların yüzde 86’sından fazlasının vadesiz ve üç aya kadar vadeli olduğunu bilmekte yarar var.
Bununla beraber mevduat yapısında en az bunun kadar önemli olan diğer bir konu daha var. Mevduat belli kişi ve şirketler elinde toplanmaya hızla devam ediyor. 2010 yılının haziran ayında 32 bin 60 adet hesap 1 milyon liranın üzerindeymiş. İki yıl önce toplam mevduatların yüzde 46’sını oluşturan bu hesapların sadece 873 tanesi yurtdışı yerleşiklere aitmiş. Haziran 2012 itibarıyla 1 milyon liradan büyük hesabı olanların sayısı 50 bin 844’e çıkmış. Daha önemlisi, yurtdışı yerleşiklerin hesap sayısı da 1877’ye ulaşmış. Yurtdışı yerleşiklerin hesaplarındaki artışın nedeni dışarıdaki düşük faiz ortamı. Son altı ayda mevduatlarda görülen 23.3 milyar liralık büyümenin sadece 8.8 milyar lirası TL mevduatı. Kalanı döviz hesapları.
Bu arada “yurtdışı yerleşik” tanımı, gerçek veya tüzel kişilerin ekonomik faaliyetlerini Türkiye dışında yürütmeleri anlamına gelmektedir. Diğer bir deyimle pasaportla, vatandaşlıkla bir ilişkisi yoktur. İtalya’da, Irak’ta veya Libya’da faaliyet gösteren bir Türk’e ait şirket “yurtdışı yerleşik” sayılır. Böylesi şartlarda para bulmak, parayı elden kaçırmamak için mücadele etmek kolay iş değil. Daha önemlisi bulunan parayı, ekonomik büyümenin yavaşladığı bir dönemde, riski az krediye çevirmek hiç kolay değil. Bunu bir de rekabetin en zor olduğu ortamda yapmak; hüner, sabır ve tecrübe istiyor.
Bu nedenle özellikle şubede, sahada çalışanların işinin her geçen gün biraz daha zorlaştığını kabul etmek gerek. Belki bazı okuyucularım, “Döndün dolaştın sözü bankacılara getirdin. Bunca işsiz varken onlar bu sıcaklarda klimalı ortamlarda çalışıyorlar. Ücretleri aksatmadan ödeniyor. Sosyal güvencelerinde bir sorun yok. Daha ne istiyorlar?” diyebilir. Göreli olarak bakıldığında doğrudur. Ama iş stresi olarak olaya yaklaşınca, mevduatın neredeyse yarısına sahip olan ve sayıları gittikçe çoğalan “milyonerlerle” her üç ayda bir uğraşmak öyle sanıldığı kadar kolay bir iş olmasa gerek. Buna bir de verilen kredilerin geri dönüş stresini ekleyin. Her işin kendine göre zorluğu olduğunu unutmayın.
Hakan Özyıldız - 11.08.2012