Hanehalkı borçlanarak harcayabiliyor
Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu değerli bilgiler içeriyor. Rapor, konuyla ilgilenenler için hanehalkı ve şirketlerin borç bilgilerinin derli toplu bulunabildiği yerlerden. Son rapor, hanehalkının borçluluğunda önemli artışlar olduğuna işaret ediyor. Yukarıdaki tablo bu rapordan yararlanılarak hazırlandı. Yıllar itibarıyla ailelerin yükümlülüklerinin toplamını ve borçlarının harcanabilir gelire oranını gösteriyor. Hanehalkının yükümlülükleri, 2002 yılında 7 milyar lira iken 2011 yılı sonu itibarıyla 252 milyar liraya ulaşmış. Dokuz yılda yüzde 3660 artmış. Bu borcun harcanabilir gelire oranı da hızla büyüyor. 2002 yılı sonunda yüzde 4.7 olan bu oran, geçen yıl sonunda yüzde 52’ye yaklaşmış. Rakamlar; insanların tüketebilmek, harcayabilmek için her geçen gün daha fazla borçlanmak zorunda kaldıklarını gösteriyor. Elde ettikleri gelir, ailelerinin geçimine yetmiyor. Ev, araba, tüketici kredisi, kredi kartı gibi borçlanmalar başta olmak üzere borçlarında hızlı bir büyüme var. Diğer bir deyimle, aileler gelecekteki gelirlerini şimdiden yiyorlar, bitiriyorlar.
BORÇLANMANIN NEDENLERİ
Hızlı borçlanma yeteri kadar gelirleri olmamasından kaynaklanıyor. Gelirlerin yetmemesinin iki nedeni var: İşsizlik ile sınırlı ücret ve maaş artışları. İşsizlik konusunda gelişmeler biliniyor. İş bulmak, yüksek gelir getiren iş bulabilmek kolay değil. Çünkü insanların çoğunun iş bilgisi yok. Köyde topraktan yaşamını sağlarken, miras yoluyla parçalanarak küçülen tarım arazisinden elde edebildiği gelir yetmediği, çocuklarına daha iyi eğitim, kendine kaliteli sağlık hizmeti alabilmek için şehre göç etmişler. Varoşlara yerleşmişler. Ancak şehre gelince toprak işlemeyi bilmek para etmiyor. Fabrikada iş bulmak için ara eğitim gerekiyor. O da kısa sürede sağlanamayınca, “Ne iş olsa yaparım” anlayışı bir süre sonra sonuç getirmemeye başlıyor.
Öte yandan çocuklar da, beklendiği gibi çok rahat okuma şartlarına kavuşamıyorlar. Şehirdeki okulun, kasabadakinden çok farkı yok. Özellikle iyi bir üniversiteye girebilmek için, pahalı dershanelere gitmek gerekiyor. Aileler, çocukların okuması için borç harç bularak destek olma mücadelesi veriyor. Ancak üniversiteyi kazanmakla da iş bitmiyor. Birkaçı dışında mezunların çoğunluğu iş bulmakta zorlanıyor.
İş bulunsa bile elde edilen gelirler, çeşitli nedenlerle insanlara yetmiyor. Bunlardan birisi tüketim anlayışının ve kalıplarının değişmesi. Aşırı tüketim, özellikle gençler arasında yaygın bir alışkanlık halinde. Yanı sıra yapılan araştırmalar, şehirde yaşamanın masraflı, tasarruf oranı çok düşük olduğunu gösteriyor. Çünkü gelirler yeterli değil. Ailelerin gelir düzeyindeki değişim hızı sınırlı. Ortalama bir ailenin gelirlerinin artması için ya yeni bir iş bulması ya da maaş ve ücretlerdeki artışın enflasyonun üzerinde olması gerekir. Ancak son krizden bu yana, tarım dışı sektörlerde iş bulabilenlerin sayısında çok büyük bir artış yok. Dolayısıyla yüksek ücretli iş bulmak biraz zor. Maaş zamlarının durumu ise ortada. Ne devlet ne de özel sektör enflasyon üzerinde artış yapmaz oldu. Reel ücretler her geçen gün eriyor. Kalkınma Bakanlığı’nın verilerine göre, Aralık 2002 Ocak 2012 arasında kamu işçilerinin ortalama ücreti reel olarak yüzde 2.1; ortalama Emekli Sandığı emeklisi maaşı ise yüzde 1.7 artmış.
Sonuçta ailelerin yaşamlarını devam ettirebilmek için her geçen gün daha fazla borçlanmak durumunda kalıyorlar. Artık 100 lira harcayabilmek için 52 lira borçlanıyorlar. 4 lirayla başlayan bu serüven büyüyerek devam ediyor.
Hakan Özyıldız - 09.06.2012