BES’te yeni sistem ve sukuk kâğıdı

Hafta içinde Meclis’te kabul edilen torba kanunla bireysel emeklilik sisteminde (BES) önemli reformlar yapıldı. Yanı sıra Türkiye yeni bir menkul kıymet çeşidiyle tanıştı.

BES’TE REFORM
BES özünde bir Anglo-Sakson sistemidir. Kıta Avrupa’sında Bismark’tan sonra uygulanmaya başlanan havuzlu emeklilik sistemine karşılık, önce İngiltere ve Amerika’da daha sonra Kanada, Hollanda ve Japonya gibi ülkelerde uygulandı. Havuz sisteminde bugün çalışan nesil havuza prim ödemesi yapıyor. Emekliler de oradan kendilerine söz verilen kadar maaş alıyorlar. Çalışanların ödedikleri primler havuzu doldurmuyorsa açığı devlet bütçeden kapatıyor. Ancak yaşlı nüfus çoğaldıkça, çalışanların ödediği primler yetmemeye başlıyor. Devletler de bütçe açıklarındaki artışlar nedeniyle havuza yapmak istedikleri kadar katkı sağlayamıyorlar. Dolayısıyla emekliler yeteri kadar maaş alamıyorlar. BES insanlara, “Paranızı siz kendiniz bir hesapta biriktirin, profesyonel para yöneticileri yönetsinler, çoğaltsınlar” diyor. “Emekli olunca devletten aldığınız maaşa bu birikimlerinizi de eklersiniz daha rahat edersiniz” diyen bir sistem. Tabii, geliriniz ek birikim yapmaya uygunsa. BES’i kurmak için 2002 yılında Hazine’deki arkadaşlarla çok çalıştık. Kuruluş aşamasında oldukça titiz çalışmalar yaptık. Sektörü kamunun desteklemesi için farklı kurumları ikna etmek için epeyi uğraştık. Bugün gelinen aşama, kamunun BES’e, o günlere oranla, daha sıcak baktığını ve konuya sahip çıktığını gösteriyor. Bu çok sevindirici bir gelişme. Ülkenin en büyük ihtiyacı olan tasarruf ve uzun vadeli kaynak ihtiyacına büyük katkı sağlayacak böylesi adımlar, cari açığın azalmasına da yararlı olacaktır.

KİRA SERTİFİKASI (SUKUK)
Kanundaki diğer başlık kira sertifikası. Hatırladığım kadarıyla 2003 yılının bahar aylarıydı. Kuveyt Türk Katılım Bankası yetkilieri yurtdışında uygulanan bir menkul kıymet çeşidini tanıtmak üzere Hazine’ye geldiler. Sistem özünde kira sertifikasına çok benziyordu. Ancak bazı farklılıklar vardı. Bu sistemde önce devlet kendine ait, içinde oturduğu, günlük işlerini yaptığı kamu binalarını ve bazı varlıklarını kiralamak için bir varlık kiralama şirketi (VKŞ) kuruyordu. Örneğin Hazine, oturduğu binayı bu şirkete satmış gibi göstererek devrediyordu. Ardından bu varlık kiralama şirketine bütçeden kira ödemeye başlıyordu. VKŞ de bu kira gelirlerini teminat göstererek, bir tür gelir ortaklığı senedi çıkarıyordu. Ancak bize anlatıldığı kadarıyla, diğer ülke örneklerinde bu kâğıtları alanlar, gelirlerine yatırım yaptıkları varlıkların mülkiyetine de, kâğıdın vadesi süresince geçici sahip oluyorlar. Geçici gibi görünse de, eğer ödemeler zamanında yapılamazsa yatırımcı varlığın mülkiyetine otomatik el koyma hakkına sahip oluyor. Diğer bir deyimle, VKŞ ödemelerde bir aksaklık yaparsa, devletin malı yatırımcıların eline geçiyor. Konu o günlerde tartışıldı, Hazine Hukuk Müşavirliği’nden görüş istendi. Yine hafızam beni yanıltmıyorsa, hukukçular bu tür bir uygulamanın, Borçlar Kanunu açısından “nitelikli muvazaa” olarak değerlendirilebileceğini ileri sürmüşlerdi. Ardından, VKŞ olarak bir KİT’in kurulması amacıyla, Haziran 2003’te hazırlanan Bakanlar Kurulu Kararı taslağından işleme konmadı. Anlaşılan o günden bugüne, yasal altyapının kanunla çözülmesine karar verilmiş. Ancak, kanunda anlamakta zorlandığım, dikkat çekmeden geçemeyeceğim bir bölüm var; “Bu fıkra kapsamındaki işlemlere konu olan kamu varlıklarının kullanımıyla ilgili bakım, onarım, işletme, inşaat ve benzeri iş ve işlemler ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılır ve buna ilişkin harcamalar kendi bütçelerinden karşılanır” deniyor. Yani, devlet kendi yaptırdığı binaya kira verecek, bir anlamda özelleştirecek ama boyasını badanasını kendi yapacak, gelirini yatırımcı alacak!


Hakan Özyıldız - 16.06.2012
Toplam Ziyaretçi: 338309