Piyasalar ‘Twist’e geldi
FED’in son kararı beklentileri karşılamadı. Bu önemli çünkü piyasa uzmanları “beklentiler alınır, gerçekleşmeler satılır” derler. ABD ekonomisinde, özellikle reel kesimde işlerin iyi gitmediği, işsizlikteki düzelmenin istendiği kadar olmadığı gerçeğinden hareket edenler, FED’in yeni bir parasal genişlemeye gitmesinin zorunlu olduğu beklentisini piyasalara yaydılar. Bu varsayımla pozisyonlar alındı. Açıklanan karar yeni para basmaya yönelik değil. FED’in yaptığı basit anlatımıyla şu: Elindeki kısa vadeli ABD Hazinesi kâğıtlarını satacak, buna karşılık uzun vadeli kâğıt alacak. Teorik olarak merkez bankalarının kamu borç kâğıdı satın almaları, borcun parasallaştırılması anlamına gelir.
Diğer bir deyimle, kamu açığı para basarak finanse edilmektedir. Eskiden bu tür politikalar çok ağır eleştirilirdi. Ama kriz, birçok şeyde olduğu gibi, bu bakış açısını da çürüttü. Bugün ABD kamu borcunun 1.7 trilyon dolarlık, toplamın yüzde 11’ine karşılık gelen bölümü, FED’in bilançosunda. Yani FED bilançosunun yarısından fazlası kamu kâğıdı olmuş. İşi gücü bırakmış, devleti finanse etmek için dolar basmış. Ancak, artık bilançodaki sıkıntıların farkında olan FED yöneticileri, bir süredir piyasaları rahatlatmak için başka bir yöntem denemeye başladılar. Kısa vadeli ABD Hazine kâğıtlarını elden çıkarıp, uzun vadelilerini alıyorlar. Bunun mortgage faizleri başta olmak üzere diğer uzun vadeli faizlerin düşmesine yardımcı olacağını düşünüyorlar. Sonunda hanehalkı ve şirketler daha ucuz borçlanacak ve ekonomide canlanma başlayıp, işsizlik azalacak diyorlar. Doğru olup olmadığını bekleyip göreceğiz. Ama unuttukları bir şey var: Kapitalist bir ekonomide, kısa vadeli, düşük faizden borç alınır; uzun vadeli yüksek getirili varlıklara yatırım yaparak para kazanılır. Uzun vadeli faizlerin çok aşağıya gelmesi, piyasa oyuncularının ne kadar hoşuna gider belli olmaz. Bu nedenle FED onları memnun edemiyor. Ardından Moody’s, bu sayede büyüyen dev uluslararası bankaların notunu düşürüyor.
IMF’YE DESTEK KONUSUNDA BAZI SORULAR
TCMB’den yapılan açıklamaya göre, “küresel finansal istikrara” katkı sağlamak amacıyla, IMF’ye yardım edilecekmiş. TC Merkez Bankası, rezervinde tuttuğu 5 milyar doları, “gerektiğinde geri alabilmek üzere” IMF’nin kullanımına tahsis etmiş. Geri alabileceğimizi, Merkez Bankası’nın açıklamasında yer alan “uluslararası rezervlerimiz arasında sayılmak kaydıyla” ifadesinden anlıyoruz. Katkı sağlayan sadece biz de değiliz. Krizde olan Euro Bölgesi ülkeleri 200 milyar dolar, Japonya 60 milyar dolar, Polonya 8 milyar dolar, Çek Cumhuriyeti ise sadece 2 milyar dolar verecekmiş.
Birkaç soruya cevap bulabilirsek olayın nedeni daha iyi anlaşılacak. Birincisi, küresel finansal riskler çok mu kötü de, IMF kendisine ait olmayan 430 milyar doları hesaplarında göstermek istiyor? Sanırım bizim bilmediğimiz bazı gelişmeler var. Bu risklerin gerçekleşmesi olasılığına karşılık, bu kadar çok para ihtiyaten hesaplarda tutulacak. İkincisi, eğer IMF bu kadar ızrar vaziyette ise en büyük hissedar olan ABD ne kadar para verecek? IMF açıklamalarında miktar belli değil. Üçüncüsü, sorun bu kadar ciddi ise rezervlerden para verileceğine, IMF’ye olan borç erken ödense, onlarda makul bir indirim yapsalar daha iyi olmaz mı? Dördüncüsü, düne kadar bize ”Cari açığınız yüksek, rezervleriniz az, daha çok döviz biriktirin” diyenler, şimdi neden görüş değiştirdiler? Beşincisi, bizim dövizlerin bir bölümü borç. Yurtdışında bankalarda faiz karşılığı mevduat olarak tutuluyor. Acaba IMF bize ne kadar faiz ödeyecek? Pozitif getiri sağlanır sanırım. Kusura bakmayın, haklısınız yine sorular çoğaldı. Burada kesip, cevapları bekleyelim.
Hakan Özyıldız - 23.06.2012