Konut stokunu azaltmak için faizler düşmeli vadeler uzamalı
Dünyada mekân önemli. Hepimizin ortak derdi başımızı sokacak bir ev sahibi olabilmek. Bu uğurda birçok fedakârlığa katlanıyoruz. Özellikle sabit gelirliler gezmiyor, eğlenmiyor tüm birikimiyle gayrimenkul edinmek için çırpınıyor.
Bu bağlamda bankaların verdiği konut kredileri de insanların ev sahibi olmasına yardımcı oluyor. Bankalar kredi kullanımını artırmanın yollarını arıyorlar. Sektör ekonomi için önemli. Çünkü bir yandan finansal sektör diğer yandan emek yoğun inşaat sektörünü yakından ilgilendiriyor. Daha çok kredi, daha çok satılan ev ve daha fazla inşaat ve istihdam demektir.
Çalışmalar, konut kredisi alanların faizden daha çok aylık taksitlere bakarak karar verdiğini gösteriyor. Diğer bir deyimle, her ay ödeyecekleri miktar onlar için ödeyecekleri faizden daha önemli. Vadeyi kısaltıp daha az faiz ödemek istemiyorlar. Çünkü her aya düşen ödeme tutarı büyüyünce ödeme kapasiteleri zorlanıyor. İnsanlar genellikle kira ödeme yerine kredi taksidi ödemeyi ikame ederek borçlarını ödeyebiliyorlar. Eğer kredi taksitleri ödedikleri kiradan çok yüksek ise ve gelirlerinde bir artış beklemiyorlarsa borç almayı düşünüyorlar. Çünkü böylesi bir durum harcanabilir gelirlerinin yıllarca azalması anlamına geliyor. Zaman zaman ailelerinden yardım alarak borç geri ödeyenlerin hikâyelerini duyuyoruz.
Konut kredileri ev sahibi olmak isteyenler kadar inşaat sektörü için de önemli. Kredi kullanımları doğal olarak sektörde satışları etkiliyor.
Ancak aşağıdaki tabloda yer alan veriler de, sektörde, az da olsa, bir stok birikimi varmış görüntüsü ortaya çıkarıyor. Bu gelişmenin kesin olup olmadığını tapu kayıtlarından anlamak mümkün. Oturma izni alınan ve satılan konutların en sağlıklı kaydı tapuda. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumlar bu yönde çalışmalar yapıyorlar. Yeni olduğu için geliştirilmeye ihtiyacı var.
Rakamlar, özellikle İstanbul’da ve taşrada inşaat yapma ruhsatı alınan daire sayısı ile kullanım izni alınan daire sayısı arasındaki farkın büyüdüğüne işaret ediyor. Yıllar itibarıyla bakıldığında kredi vadelerinin uzadığı dönemlerde birikimin çok olmadığı görülüyor. Ancak ekonomik istikrar sekteye uğradığı zaman fark büyüyor. Örneğin 2010 yılındaki farkın nedeni önceki yılda yaşanan kriz olabilir.
Eğer satılamayan daire stoku büyüyorsa ve kredi geri ödemelerinde sorunlar birikmeye başladıysa dikkatli olmak lazım. Özellikle İstanbul ve taşradaki birikimlerin azalması için konut kredilerinde vadeyi uzatacak, faizleri ve masrafları düşürecek seçenekler konusunda kamu ve özel sektörün beraber çalışmasının tam zamanı. Tabii sonuç vergi indirimi vb bütçeye ek yük getirmek yönünde olmamak kaydıyla.
BİR KİTAP
Dr. M. Ayhan Altıntaş, Hazine’de yetişmiş, kamuda bankacılık alanında çeşitli görevlerde bulunmuş, çok değerli bir bürokrattır. Çalışkanlığı ve dürüstlüğüyle dikkat çekmiş bir Anadolu çocuğudur. Son yıllarda bürokraside fazla rastlanmayan bir özelliğe sahip teknisyendir. Okumayı, araştırmayı ve daha önemlisi üretmeyi sever.
Son kitabı bankacılıkta stres testleri üzerine: “Kredi Kayıplarının Makroekonomik Değişkenlere Dayalı Olarak Tahmini ve Stres Testleri-Türk Bankacılık Sektörü için Ekonometrik Bir Yaklaşım” Türkiye Bankalar Birliği’nin yayınladığı kitap, Sayın Altıntaş’ın 2002 yılından sonra BDDK’da oluşumuna katkıda bulunduğu stres testleri deneyimini de içeriyor.
Diğer bir deyimle, kitap bize Amerika’da veya Avrupa’da son krizden sonra uygulanmaya başlanan stres testlerinin 2001 reformlarıyla ülkemizde uygulandığını gösteriyor. Finansal sektörle ilgilenen teknisyenlere okumalarını öneririm.
Hakan Özyıldız - 24.03.2012