Akaryakıt fiyatlarında indirim önerisi ve yorumlar
Bir önceki yazımda akaryakıttan alınan KDV ve/veya ÖTV’nin indirilmesinin yararlı olacağını belirttim. Önerimde petrol fiyatlarında görülen trendin devam etme olasılığını vurguladım. Bu gelişmenin ekonomide, özellikle sanayi ve ulaştırma sektörlerinde maliyet baskısı yaratacağına dikkat çektim. Enflasyonist ve ekonomiyi küçültücü etkileri olacağını hatırlattım.
Yanı sıra yazıda; “Bütçe gelirlerinin yapısı malum. Çoğu dolaylı vergilerden oluşuyor. O zaman petrol ürünlerinden alınan dolaylı vergilerde indirime gitmek, özellikle cari açığın bu kadar yüksek olduğu dönemde, ne kadar sağlıklı bir öneridir?” sorusunu bilinçli olarak sordum.
Bu bağlamda, önerinin yanlış yorumlanmaması ve bütçe açığına olumsuz etkisinin farkındalığını anlatabilmek için; 2012 bütçesinde yer almayan iki gelir kalemini, bedelli askerlik ve 2B arazilerinden sağlanacak parayı, kaynak olarak gösterdim.
Öneriye olumlu bakanlar çoğunluktaydı. Yanı sıra bazı itirazlar da geldi.
Ekonomi özünde insan davranışıdır. Diğer bir deyimle, bir ülkede yaşayanların üretim, tüketim, birikim vb karar ve davranışlarının bir bileşkesidir. Çok doğaldır ki herkesin davranışı aynı değildir. Siz “Kültürel, bölgesel, gelir düzeyindeki farklılıklar” deyin, ben “Sınıfsal” diyeyim. Değişik davranış kalıpları kaçınılmazdır.
Bu bağlamda her insan ekonomiyi izlerken, yorumlarken kendi bulunduğu yerden, geçmişteki birikimi ve deneyimiyle konuları ele alır. Adının önünde “profesör” de olsa, yazar da olsa durum fark etmez. İnsanlar dürüst oldukları, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmadıkları” sürece, aynı konuya farklı yorumlar getirmeleri kabul edilebilir. Sosyal olaylardaki farklı bakış açıları, karar alıcılar için her zaman yararlıdır.
Ancak, yazılanı sonuna kadar okumadan, içeriğini tam olarak anlamadan, birilerinin hoşuna gidecek diye, sadece eleştirmek için yorum yapmanın doğruluğunu sizlerin takdirine bırakıyorum.
S&P VE MOODY'S NE DEMEK İSTEDİ?
Geçen hafta iki kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye hakkında açıklama yaptı.
Öncelikle zamanlaması dikkatimi çekti. Liderler G.Kore’de nükleer zirvesi yaptığı sırada onlara mesaj vermek istediler desem, neden sadece Türkiye? Bildiğim kadarıyla, ne dışarıda ne de içeride beklenmeyen, bilinmeyen bir ekonomik gelişme yaşanmadı. Zaten açıklamalar da not değişimi için değildi. Bir anlamda malumun ilamı oldu.
Biz işin ekonomik tarafına bakalım. Öneriler arasında kaynakları ihracata yönelterek büyümek var. Anlaşılan, “Cari açığınız yüksek, iç tüketimi azaltın; ürettiğinizin çoğunu ucuzlatıp dışarıya ihraç edin” demeye getiriyorlar. Yanlış mı? Hayır bir tercih sorunu. Faiz ve kur politikalarını tekrar gözden geçirmeyi gerektiriyor.
Ayrıca, kapsamlı bir sosyal güvenlik reformunun gereğine değiniyorlar. Çok açık olmasa da, emeklilik ve sağlıkta oldukça bonkör olan sistemde değişiklik yapılarak bütçeye olan yüklerin azaltılması yararlı olur diyorlar. Bu da doğru. Bu da bir politik tercih sorunu.
Ama hatırlamakta yarar var. Türkiye bu tercihleri doğru yapabilseydi, bugün yaşadığımız cari açık problemi de bu kadar derin olmazdı. Yanı sıra; kayıtdışılık, yastık altındaki birikimler, vergi adaleti, hukuksal altyapı vb yapısal konuları da denkleme eklersek, ülkenin makro ekonomik sorunlarının büyük çoğunluğu çözülürdü. Ardından sıcak paraya olan ihtiyacımız azalınca, ülke notumuz ister burada, ister yukarıda olsa ne fark eder?
Ama gerçekler ortadayken bu yazıdan, 200 milyar dolara yaklaşan sıcak para stokuyla finanse edilen bir ekonomi için bu zamansız(!) açıklamalar önemsizdir anlamı çıkmasın.
Derecelendirme kuruluşlarının söylediklerinin her satırını dikkatle okumak lazım.
Hakan Özyıldız - 31.03.2012