Dünyada finansal sistem krizden çıkabildi mi?
Kapitalist ekonomide bankaların, borsa aracı kurumlarının vb kurumların temel görevi; tasarruf sahipleriyle kredi talep edenler arasında aracılık yapmaktır. Birikimi olanlar faiz almak için paralarını bankalara ve diğer kurumlara vererek, enflasyon karşısında değer kaybını önlemeyi amaçlar. Buna karşılık geliri yetmediği halde yatırım, tüketim yapmak isteyenler de finansal sektördeki kurumlara başvurarak kredi isterler.
Merkez bankaları gerekmedikçe bu sisteme doğrudan müdahale etmezler. Doğrudur, “gerekmedikçe” tanımı göreli bir kavramdır. Bana göre gerekli olan, size veya merkez bankası yöneticilerine göre gereksiz olabilir. Veya tersi. Ancak ne olursa olsun finansal sistemin likidite sorunlarına çözümün tek adresi merkez bankalarıdır.
KRİZ SONRASI DURUM
Bilindiği gibi 2008 krizinden sonra, özellikle bankaların bilançolarındaki kötü aktifler kamuya taşındı. Ancak sorun kalıcı olarak çözülemedi, ameliyat edilemedi. Kontrolsüz çöküşün önüne geçmek için bilançolara ilaç verildi. Merkez bankaları piyasalara likidite pompaladı.
Sonunda sistem bu ilaca alıştı. Şimdi onsuz yapamıyor. FED yeni bir parasal genişleme yapacak mı yapmayacak mı diye gece görüşlü lazer dürbünler kullanılıyor. Çünkü sadece finansal sektörü değil, hazineler de merkez bankalarına bağımlı hale geldi. Örneğin İspanya’da borçlanma faizleri Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) işaretine göre belirlenmeye başladı.
Sorunun geldiği aşamayı daha iyi anlayabilmek için, IMF’nin yeni yayımladığı Küresel Finansal İstikrar Raporu’ndaki verilere bakmakta yarar var. Rapora göre ABD Hazinesi’nin borç senetlerinin yüzde 18’inden fazlası FED’in aktifinde yer alıyor. Yani FED dolar basmış, ABD Hazinesi kâğıdı almış. Ya doğrudan ihaleye girmiş veya bankalardan almış fark etmez. Önemli olan iç borcun bu kadar büyük bir bölümünü taşıması.
Sadece FED değil. Benzeri durum, aynı oranda olamasa da, diğer merkez bankaları için de söz konusu.
NE KADAR SÜRDÜRÜLEBİLİR?
Dünyada finansal sistemin geleceğini bu yapının sürdürülebilirliği belirleyecek. Sistem bu haliyle ne kadar devam edebilir? FED ve diğer merkez bankaları bunca likiditeyi piyasalarda devamlı tutabilecek mi? Yetmezse ne yapacaklar?
Çözüm banka bilançolarının yapısal olarak düzelmesinde. Ancak aktiflerin, özellikle menkul kıymetlerin kalitesi tartışmalı. Kredi derecelendirme kuruluşlarının bol keseden verdikleri bonkör notların sonucu şimdi ortaya çıktı. Varlıkların çoğunun yatırım yapılabilecek kalitede olmadığı anlaşıldı.
Aslında finansal sektörün bilançosunun aktif tarafı sağlıklı yapıya kavuşturulsa bile sorun çözülmüş sayılmaz. Pasifin de sağlam ve kalıcı kalemlerle büyümeye ihtiyacı var. Dolayısıyla hanehalkı ve şirketlerin tasarruflarını çoğaltması ve hızla mevduata dönüştürmeleri gerekiyor.
Hızla diyorum çünkü 2008 krizinin üzerinden 3.5 yıl geçti. Borçlanma, yeniden yapılanma, yapısal reformlar gibi konuları konuşmaya devam ediyoruz. Biliyoruz ki, gün gelecek para otoriteleri piyasaya verdiklerini geri almak durumunda kalacaklar. O zaman eğer bilançolarda gerekli düzelmeler tamamlanmamışsa işler zorlaşacak. Kararlar yine geciktirilecek, finansal sistem bir süre daha etkin ve verimli çalışamayacak.
Sistemdeki sorunların uzun vadeli çözümü devletlerin bütçelerindeki esnekliğine bağlı. Birçok ülkede kamu açıkları ve borçları sürdürülemez olduğu için fiskal seçeneğin çalıştırılması çok kolay görünmüyor. Zaten bu nedenle merkez bankalarından sağlanan ucuz finansmanla çözüm öteleniyor.
Gelişmiş ekonomilerde yapısal sorunlara çözüm bulunmadıkça piyasalardaki belirsizliğin sorumlusu merkez bankaları olacak.
Hakan Özyıldız - 14.04.2012