İşsizlik ve bütçe verilerinde dikkat çekenler
İşsizlik ve bütçedeki gelişmeler olumlu. Hele bir de dünya ile karşılaştırma yaparsanız, kısa vadede, olumsuz yorum yapılabilecek hiçbir şey yok. Özellikle gelişmiş ülke ekonomilerindeki durum herkesi rahatsız ederken, bizdeki veriler yatırımcılara hoş görünüyor. Tek korkuları, cari açık ve ülkenin aşırı döviz ihtiyacı.
KANUN YAPICILAR VE ÜST DÜZEY YÖNETİCİLER ÇOK ŞANSLI
İşsizlik azalmaya başlayınca sevinmemek elde değil. Kim, nerede iş bulup çalışabiliyorsa, en azından kişilerin mutlu olabildiğini düşündükçe, ben de mutlu oluyorum. Bu bağlamda Ocak – Haziran 2011 arasında 2 milyon 440 bin kişinin iş bulması sevindirici. Yine de bazı detaylara bakmakta yarar var. Benim ilk dikkatimi çeken şey, yılın ilk yarısında 155 bin kanun yapıcı, üst düzey yönetici ve müdür iş bulmuş. Artış oranı yüzde 8.2. Haziran ayında genel seçimler yapılınca TBMM’nin önemli bir bölümü değişti ama rakam bu kadar büyük değil. Bu konuya daha önce de değinmiştim. Altı ayda bu kadar fazla yöneticinin yeni iş bulmasına akılcı bir açıklama yapmak gerekiyor. Sadece bu olsa neyse. Bir de tarım kesimindeki durum var. Tarımsal üretim ekonominin sadece yüzde 6’sı kadarken toplam istihdamın yüzde 33’ünün bu sektörde iş bulabilmesi de ilginç. Hemen emek yoğun sektör diyeceksiniz. Bir yere kadar doğru. Ama, eğer tarım bunca çalışanı istahdam ediyorsa, ciddi bir gelir paylaşım sorunu var demektir. Öyleyse tarımsal destekleme ödemeleri ve diğer sosyal transferler olmasa; kırsal kesimdeki yoksulluk sorunu, bugün olduğundan çok daha derinlere gidecek demektir. O zaman bütçedeki transfer kalemlerinde son yıllarda görülen yükselişler geçici değil, kalıcıdır. Bütçedeki harcama esnekliği her geçen gün azalmaktadır.
KISA VADEDE BÜTÇEDE SORUN YOK
Bu bağlamda sekiz aylık bütçeye bakınca, önemli bir sorun olduğu söylenemez. Dengeler iyi gidiyor. Bu yıl sonunda bütçe açığı can yakmayacak. Gelir tarafında, seçimden önce uygulanan vergi ve prim affından sağlanan gelirlerin etkileri göze çarpıyor. Sadece geçmiş yıllardan kalan borçlar ödenmiyor. Birçok şirket yoğun bir şekilde önlerine gelen denetim ve danışman raporlarını değerlendirmekle meşgul. Yasal olarak çok haklı olduklarına inansalar bile fazla uğraşmadan, daha az vergi ve ceza ödemek amacıyla, vergi idaresiyle uzlaşıyorlar, vergi ödüyorlar. Dolayısıyla bu yıl, hem gelir hem de kurumlar vergisinin toplam içindeki oranı yükselmiş. İthalden alınan KDV’nin toplam içindeki payının yükselmesini açıklamaya gerek yok. Ancak, önceki yıllarda, gelirler içinde önemli paya sahip olan vergi dışı gelirlerdeki azalma dikkat çekiyor. Bunda en önemli nedenlerden biri, özelleştirmede yaşanan sorunlar. Gelecek yıllara yönelik bir öngörüde bulunmak gerekirse, bu kalemin önem kazanacağını söylemek yanlış olmaz. Bir taraftan 2B arazileri ve bedelli askerlik için yapılacağı söylenen düzenlemelerden gelecek gelirler, diğer yandan köprü ve otoyollar vb. özelleştirmelerden gelecek gelirler, 2012 bütçesinde önemli yer tutacak gibi görünüyor. Harcama tarafında ise; seçimler nedeniyle hanehalkına yapılan transferlere ilişkin ödeneklerin çoğu harcanmış. Buna karşılık görev zararları, yatırımlar gibi birçok kalemde mevsimsel ötelemeler göze çarpıyor. Ancak, yılın kalan bölümünde örneğin doğal gazdaki “al-ya da- öde” yükümlülükleri 3 milyar doları geçen BOTAŞ’ın ve diğer KİT’lerin finansman sorunlarına katkı sağlamak için sermaye ödeneklerinin hepsinin kullanılacağını söyleyebiliriz. Daha yedek ödeneklerin kullanılmadığını düşünürsek, bütçe dengesinde kısa vadede pek sorun görünmüyor. Tabii 2010 yılı bütçesi için, yıl geçtikten sonra, Sayıştay’dan ek olarak alınan 14 milyar liralık ek personel ödeneği benzeri uygulamalar tekrarlanmazsa.
Hakan Özyıldız - 17.09.2011