Cari açık mı Anayasa mı?
Seçimlerin sonucunda ortaya çıkan manzara çok net. Seçmenlerin yarısı hizmete ve milliyetçi söyleme oy verdi. Şimdi hükümetin önünde çözüm bekleyen iki acil sorun bulunuyor. Birisi ekonomik, cari açık. Diğeri siyasi, yeni Anayasa.
Ancak, değişik kesimlerin öncelikleri farklı. Ekonomiyle ilgilenenler önceliğin cari açıkta olmasını istiyorlar. Benim de desteklediğim bu görüşe göre, Anayasa için zamana ihtiyaç var. Hükümet kurulacak, Meclis tatile çıkacak, partiler görüşmelere başlayacaklar. Ortak metin çalışması yapılacak.
ANAYASA REFERANDUMA BIRAKILMAMALI
Aslında seçmen toplam oyların yarısını alan AKP'ye, 330 milletvekili vermeyerek uzlaşma konusunda açık bir mesaj verdi. Seçmenin kiminle uzlaşması gerektiği hakkında da bir tercihi var. AKP'nin artan milliyetçi söylemi destek buldu.
Dolayısıyla, bu dönemde birkaç milletvekili transferiyle veya bağımsızların desteğiyle hazırlanan bir taslağın halka götürülmemesi lazım. Liderlerin tekrar meydanlara çıkması, birbirinden popülist söylemlerle halktan yeni Anayasa için görüş istemesi için çok uygun bir zaman değil.
Biliyorsunuz Meclis'teki üç büyük parti de meydanlarda söz verdi. Referanduma gidilirse, üzerinde en çok konuşulan başlıklardan birisi emeklilere intibak yasası olmak durumunda. Tahminlere göre bu tür bir düzenlemenin bütçeye yıllık yükü 10-18 milyar lira arasında. Böylesi bir yükün kalıcı olduğunu unutmamak lazım. Eğer karşılığında gelir yükseltici bir başka önlem alınmazsa bütçeye ve cari açığa olumsuz etkisi olacaktır. Siyasiler seçmene gidince popülist söylemlerden vazgeçemiyorlar.
Bu nedenle, ekonomik istikrarın sürdürülebilmesi için, Anayasa'nın en geniş uzlaşmayla, TBMM'den doğrudan geçmesi gerekiyor.
ÖNCELİK CARİ AÇIĞA VERİLMELİ
Çünkü önceki gün açıklanan rakamlarda gösteriyor ki, cari açık dönemsel, geçici bir sorun değil. Evet şimdilik sıcak parayla finanse edilebiliyor. Ancak konuyla ilgilenen tüm uzmanlar bu tür bir finansman yönteminin sürdürülebilir olmadığı konusunda hemfikirler. Ekonomiyi soğutacak, cari açığı azaltacak önlemlerin ivedilikle hayata geçirilmesini bekliyorlar.
Ekonomiyi bilinçli olarak soğutmak için alınabilecek önlemlerin başında vergi artışları ve kamu harcamalarında kısıtlamaya gidilmesi geliyor. Yanı sıra iç tüketimi kısacak önlemler gerekiyor. Ancak daha az tüketim reel sektörde satışların düşmesine neden olacaktır. Düşen satışların zincirleme etkisi sonucunda tüm kesimlerin gelirleri azalacaktır.
Halbuki hanehalkı ve KOBİ'ler borç içindeler. Onlar seçim sonrasında ekonomik aktivitenin ve dolayısıyla gelirlerinin artmasını bekliyorlar. Buna bağlı olarak borç ödemelerinde sorunlarının azalacağını düşünüyorlar. Örneğin, dün sabah bir TV kanalına mesaj atan bir izleyici, Başbakan'dan, seçim zaferinin sonrasında ilk iş olarak kredi faizlerini silmesini ve borçların da yeniden yapılandırmasını beklediklerini söylüyordu.
Dolayısıyla, cari açık için kalıcı çözümleri hayata geçirmeden, yeni bir referanduma gitmek, ülkeyi tekrar seçim ortamına sokmak, çok rasyonel olmayacaktır. Gelecek yıl referandum olursa, ardından 2014'te belediye ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. 2015'te ise tekrar genel seçimler. Yüksek cari açık sorunu kalıcı olarak çözümlenmemiş ekonomi bu kadar siyasete dayanamayabilir.
Ancak bu durumda da önceliği "kimlikçi, dilci" bir Anayasa olanların beklentileri nasıl karşılanacak? Medyada yer alan haberlere göre, hükümet önceliği bu içerikteki bir Anayasa'ya vermezse, terör örgütü eylemlerini artıracakmış. Böylesi bir durumda da siyasi istikrar bozulabilir.
Görüldüğü gibi çok oy almak sorunları çözmüyor. Şimdi birbiriyle çelişen beklentileri iyi yönetme "usta"lığını gösterme zamanı.
Hakan Özyıldız - 15.06.2011