Taşıma suyla ne değirmen döner, ne de nükleer santral söner
Dünya geçen hafta iki ana konuya odaklandı: Japonya’daki felaket ve Libya, Bahreyn, Yemen’de yaşanan olaylar.
JAPONLAR VARLIK SATARSA
Japonya’da deprem ve tsunamiden sonra Fukişima nükleer santralında yaşananlar, bölgenin boşaltılması olasılığını gündeme getirdi. Ülkenin kuzeyinde ve Tokyo’da yaşayan yabancılar ve ekonomik durumu uygun olan Japonlar ya yurt dışına çıkıyorlar ya da güneye göç ediyorlar.
Japon merkez bankasının yanı sıra, şirketler ve hanehalkı, felaketin yaralarını sarmak için gereken yüz milyarlarca dolarlık kaynağı nereden bulacak? Japonya cari fazlası olan ve Çin’den sonra uluslararası rezervi en fazla olan ülke. Rezervlerin bir kısmı, dünyanın en az riskli iki enstrümana, ABD ve Alman hazinelerinin kâğıtlarına yatırılmış.
Piyasalarda işlem yapanlar, nakit ihtiyacı olan Japon şirketlerinin, ellerindeki yabancı varlıkları satıp satmayacaklarını merak ediyorlar.
Riski az kamu kâğıtları satılırken, almak isteyenler doğal olarak önce ellerindeki riskli varlıkları satarak kaynak yaratacaklardır. Bu bağlamda, piyasalarda çeşitli risk sıralamaları yapılıyor. Ülkelerin arasında cari açıktaki gelişmeler nedeniyle Türkiye’nin adı ilk başta olmasa bile üst sıralarda.
PETROL FİYATI ARTARSA
Şimdilik durulmuş gibi görünse de, Libya başta olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeler petrol fiyatlarına etkisi açısından önemli. Uluslararası yatırım bankalarının ekonomistleri, ”Fiyatlar nereye gider? Çok artarsa dünya ekonomisine etkisi ne olur? Hangi ülkeler olumlu, hangileri olumsuz etkilenir?” gibi sorulara cevap arıyorlar.
Olumsuz etkilenecek ülkeler arasında, petrol ve doğalgazdaki dışa bağımlıklığımız ve artan cari açığımız nedeniyle, yine Türkiye’nin adı ön sıralarda geçiyor.
MALİYE POLİTİKASININ ÖNEMİ
Dışarıda bunlar yaşanır ve her ortamda cari açık sorunu öne çıkarken, şubat ayı bütçe rakamları açıklandı.
İlk dikkat çeken gelişme bütçe dengesindeki olumlu seyir. Hazine nakit verilerinden anlaşıldığı kadarıyla, harcamalar şimdilik geçen senenin ödenekleri üzerinden yapılıyor.
Ciddi artış gösteren gelirlerde dikkat çeken kalem, yine ithalden alınan KDV. Şubat ayı tahsilat rakamında, eğer ocak ayından kaymalar yoksa, aylık ithalat yine patlamış. Tahminim, şubat ayı ithalatı 18 milyar dolar civarında. TİM aylık ihracat rakamını 10.1 milyar dolar olarak açıklamıştı. Görünen o ki, dış ticaret açığı 8 milyar dolar kadar olacak. Bu durumda 12 aylık cari açık toplamı 55 milyar doların üzerine çıkabilir.
Dışarısı bu kadar karışıkken, içeride ekonomide ısınma artarken, cari açıkla mücadeleye sadece para politikası araçlarıyla çare bulunmaya çalışılıyor. Bu bana Japonaya’daki nükleer santralı helikopterle taşınan suyla soğutma çalışmasını hatırlattı. Taşıma suyla ne değirmen döner, ne de nükleer santral söner. Artık külahı önümüze koymanın zamanı geldi geçiyor.
Konuyla ilgilenen uzmanlar, maliye politikasının iç talepteki artışın önemli nedenlerinden olduğunu söylüyorlar. Bunun yanına Merkez Bankası’nın düşük faiz ve gevşek para politikasını da koyunca, iç talep aldı başını gidiyor. Kurlardaki artış bile ithalatın yavaşlamasına, cari açığın azalmasına, şimdilik, yetmiyor.
Bu arada, gevşek para politikasını nereden çıkardın diye soran olabilir. Zahmet olmazsa, Merkez Bankası Haftalık Bültenindeki açık piyasa işlemleri ve para bazı rakamlarına baksınlar.
NOT: Dün 18 Mart Çanakkale Destanı’nın yıldönümüydü. Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, tüm kahramaları ve şehitlerimizi; saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Onlar olmasaydı... İran’a, Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya, Sudan’a, Mısır’a ve diğerlerine bakın yeter.
Hakan Özyıldız - 19.03.2011