20 milyon insan 32 bin mudiye borçlu

Merkez Bankası açıkladığı kararlarla kredilerin pahalılaşmasını ve daha az kullanılmasını hedefliyor. Şirketler ve Hazine için pahalı kredinin çok fazla etkisi olmayabilir.
Ancak hanehalkının durumu çok farklı. 2001 krizinden sonra değişen, çok üzerinde durulmayan bir yapısal değişim gözleniyor. Hanehalkının borcu hızla artıyor.

HANEHALKININ BORCU ARTTI
2001 öncesi enflasyonist ortamın sağladığı gelir artışlarına alışık olan hanehalkı, sonrasında gelirlerinde beklenen artışlar olmayınca, hayat standartlarını sürdürebilmek için borçlanmaya başladılar. Bankalar, sağlıklı risk dağılımı yapabilmek için bu talebe cevap olumlu verdiler, bireysel kredileri ve kredi kartı arzını desteklediler.
Zaman geçtikçe, bir yandan beklenen gelir artışlarının gerçekleşmemesi, diğer yandan küresel kriz nedeniyle artan işsizlik, henahalkının kredi taksitleri ödemekte zorlanmasına neden oldu. Birçok insan yeni borçla eskisini ödemeye başladı. Kredi kartı kullanıcıları ise ödemek zorunda oldukları minimum miktarı ödemekle yetinmeye, kalan kısma uygulanan yüksek faizleri kabullenmeye yöneldiler.
Bunların sonucunda da, aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi, 2002 yılında 3 milyar lira olan hanehalkı toplam borcu, Eylül 2010 itibarıyla 146 milyar liraya ulaştı. Borç yükü o kadar yükseldi ki; her 100 liralık harcamanın 4 liralık kısmını borçla yapabilen hanehalkı, 2010 Eylül ayına gelince, aynı tutardaki harcama için yaklaşık 44 lira borçlanmak zorunda kaldı.
Bazı uzmanlar bu oranın gelişmiş ülkelerde yüzde yüzün üstünde olduğuna dikkat çekerek, daha gidilecek yol olduğunu iddia ediyorlar. Örnek olarak, ABD hanehalkının borcunun harcanabilir gelirinin yüzde 110’dan fazla olduğunu belirtiyorlar.
Ancak bilinmesi gereken bir şey var. Amerikalının borcunun yüzde 90’ı mortgage, kalan yüzde 20’si tüketim amaçlı alınan kredilerdir. Mortgage kredilerinin vadesinin çoğunlukla 25 yıl civarında olması nedeniyle hanehalkının taksit ödeme sorunu çok fazla yoktur.
Bizdeki kredilerin ise sadece yüzde 36’sı konut kredisi. Kalan büyük kısmı bireysel kredilerden oluşuyor ve ortlama vade yaklaşık 2 yıl. Bu nedenle taksit ödemeleri, dar ve sabit gelirli insanlar için büyük sorun.

BORÇLU SAYISI ARTIYOR
Konunun uzmanlarından aldığım bilgilere göre, Kasım 2010 itibarıyla Türkiye’deki kredi kartı sayısı 46.7 milyon adet. Uzmanların “eğitimli tahminleri”ne göre, kişi başına ortalama kart sayısı 2.2 civarında. Bu durumda ülkemizde kart sahibi olanların sayısı 21 milyon kişi civarında. Tüketici ve konut kredisi kullananların sayısı ise; Eylül 2010 itibarıyla, toplam 10.4 milyon kişi. Bunun 7.9 milyonu ihtiyaç kredisi kullananlar, 1 milyonu konut kredisi kullananlar.
Şimdi bir de bankaların borç verdikleri paraları kimden bulduklarına bakalım. Toplam mevduatın yüzde 45’i, hemen hemen yarısı, mudilerin binde 3’ü gibi çok küçük bir bölümünde, sadece 32 bin hesapta toplanmış. Her ne kadar bu mevduat sahiplerinin kaçının ticari hesap sahibi şirketler olduğu kamuoyuna açıklanmıyorsa da, rakamlar mevduatın çok küçük bir grubun elinde toplandığı gerçeğini net olarak gösteriyor. Bazı bankacılar çift saymalar kaldırılınca mudi sayısının 25 bin civarına düştüğünü tahmin ediyorlar.
Bu bilgiler ışığında son alınan kararları, toplumun geniş kesimleri için özetlersek: Krediler munzam karşılıklar nedeniyle pahalılaşınca, sayıları her geçen gün artan bu borçlu kesimin giderleri artacak.
Belirtmekte yarar var. Bu gelişme, kısa vadede finansal sektörde etkilerini gösterecek.Orta vadede ise gelir dağılımını daha da bozacak ve sosyo-ekonomik sorunların yaygınlaşmasına neden olacak.


Hakan Özyıldız - 26.01.2011
Toplam Ziyaretçi: 15456