2010 yılı Hazine nakit dengesi ve cari açığa etkisi

Cari açık Kasım 2010’da rekor kırdı. Beklenen bir sonuç olduğu için piyasalarda fazla etki yaratmadı. Ancak, kalıcı çözümler üretebilmek için büyüyen cari açığın arkasındaki nedenleri daha iyi anlamak lazım.
Kriz dönemlerinin en belirgin özelliklerinden birisi oynaklığın artmasıdır. Oynaklık her zaman negatif sonuç yaratmaz. Zaman zaman karar alıcıların beklentilerinden daha olumlu etkiler de görülür.
Bu bağlamda, Hazine’nin 2010 yılı nakit dengesine bu açıdan bakınca dengenin beklenenden çok iyi olduğu anlaşılıyor.
Ancak cari açıkla mücadele açısından bakınca resim, farklı bir görüntü veriyor.
BÜTÇENİN NAKİT GELİRLERİ BEKLENENDEN OLUMLU

Nakit gelirlerde beklenenden daha iyi bir performans göze çarpıyor.
Bunun birinci nedeni
, 2010 bütçesi oldukça muhafazakar büyüme ve ithalat varsayımlarına dayanması. Ekonomik büyüme iç tüketim ve ithalata doğrudan bağlı olduğundan, bu kalemlerdeki değişim, başta KDV olmak üzere dolaylı vergileri hızla arttırıyor.
Hatırlamakta yarar var. Bütçe hazırlanırken geçen yılın büyüme varsayımı yüzde 3’tü. Son sanayi üretimi rakamlarından sonra beklenti, yüzde 8’ler civarına çıktı. Aradaki fark neredeyse iki katı kadar. Büyümeye en çok katkı tüketimden geldiği için dahilde alınan KDV tahsilatı beklenenden daha iyi.
Kasım 2010 itibariyle dahilde alınan KDV tahsilatı rakamı, tahakkuk eden rakamının yüzde 66’sı. Yani 100 liralık vergi tahakku etmiş ama ancak 66 lirası tahsil edilebilmiş.
Bu miktar bile bütçe hedefinin yüzde 108’ini geçmiş. Hedef yıl sonuna bir ay kala aşılmış.
Burada cari açık açısından çok önemli bir sorunla karşı karşıyayız. KDV’den tahakkuk eden ancak tahsilatı yapılamayan 13 milyar liralık para nereye gitti? Çok büyük bir kısmı harcandı. Diğer bir deyimle ekonominin ısınmasına ve cari açığa katkıda bulundu. Eğer kamu otoriteleri cari açıkla mücadeleye gerçekten önem veriyorlarsa, seçimler yaklaşıyor demeden, KDV tahsilatını hızlandırmak için bir şeyler yapmalılar.

İkinci neden ise
ithalden alınan KDV deki artış. Bu gelişimin arkasında da konjonktürel değişimler yatıyor. 2010 bütçesi hazırlanırken tahmin edilen ithalat tutarı (CIF) 153 Milyar Dolarmış. DPT’nin yıl sonu için ithalat beklentisi 177 milyar Dolardan fazla. Bu artış nedeniyle, ithalden alınan KDV tahsilatı da, Kasım 2010 itibariyle hedefin üzerinde. Ek olarak Aralık 2010 rakamları da gelecek.
Özetle gelirlerdeki iyileşmenin arkasında alınan bir önlem veya yapısal bir değişim değil, muhfazakar varsayımlar ve kriz ortamının sonucu olan bir oynaklık var.
GİDER KALEMLERİNDE FAİZLER DİKKAT ÇEKİYOR

Harcamalara yönelik değerlendirmelerde faiz ve faiz dışı harcamaları ayırmak gerekiyor.
Hazine 2010 yılında tahmin ettiğinden daha az faiz ödedi
. Bu değişimde sıcak para girişi ve TC Merkez Bankası’nın yardımları unutulmamalı.
Faiz dışı harcamalarda farklı bir gelişme var. Faiz dışı harcamalar bir önceki yıla göre yüzde 13 artmış. Normal şartlarda, bu harcama kalemlerindeki değişimin enflasyon kadar olması beklenir.
Ancak, cari açığın bu kadar büyük, yıllık enflasyon rakamının yüzde 6,4’te kaldığı bir ortamda, faiz dışı harcamalara hız verildiği anlaşılıyor.
Bu gelişme de cari açığın büyümesine katkı sağlıyor.
Ayrıca, ilgililer konuya farklı yaklaşıp, nakit dengelerdeki olumlu gelişmeleri cari açığı azaltmaya yarayacak şekilde kullanabilirlerdi. Fazla parayla kamu borç stokunun azaltabilirlerdi. Görünen o ki; borç finansmanı için bırakın vergi gelirlerindeki artışları, özelleştirmeden gelen kaynaklar da kullanılmamış. İşsizlik Fonundan ve özelleştirmeden sağlanan 7 milyar lira kadar para da harcamaya gitmiş.
Sonuç olarak kamu borç stoku, geçen yıl, 25 milyar TL civarında artmış.
Devamlı yazıyorum. Cari açık ve sıcak parayla mücadelede yanlız kalan Merkez Bankası’nın başarı şansı sınırlıdır.


Hakan Özyıldız - 12.01.2011
Toplam Ziyaretçi: 15456