TL rezerv para, İstanbul finans merkezi olabilir mi?
Bilgi sahibi olmayan insanların fikir sahibi olmaları her zaman eleştirilir. TV ve internet olmadığı dönemlerde bilgiye ulaşmak çok ama çok zahmetli bir iş olduğu için, bilgisizlik bu kadar sorun yaratmıyordu. Ama şimdi, internette yayımlanan gizli casusluk belgelerini bile evimizin istediğimiz bölümünde; gece, gündüz demeden okuma olanağına sahibiz.
Son günlerde, İstanbul'un finans merkezi, TL'nin de uluslararası rezerv para olabileceğine yönelik fikirler tartışılmaya başlandı. Araştırmalara dayalı fikirler her zaman yararlıdır. Gelin bu konudaki bilgilere bir göz atalım.
ULUSLARARASI REZERVLER
Haziran 2010 tarihi itibarıyla dünyada uluslararası rezervlerin toplamı 8.4 trilyon dolar. Toplamın yüzde 62'si dolar olarak tutuluyor. Kalanı diğer dövizlerden oluşuyor. Bu paraların yüzde 34'ü Çin'e , yüzde 12'si Japonya'ya, yüzde 9'u Euro Bölgesi ülkelerine ait.
Bir ülke parasının rezerv para olabilmesi için birkaç şartın bir araya gelmesi gerekiyor. Ekonomisinin dünya ticaretindeki payının büyüklüğü ilk akla gelenler. Zaten çoğu yorumcu, sadece bu verilerdeki değişimlere bakarak değerlendirme yapıyor.
Kısmen haklılar da. 90'lı yılların sonunda 70 milyon TL kadar büyüklüğü olan Türkiye ekonomisi bugün 1 trilyon düzeyine yaklaştı. Aynı şekilde, dış ticaret hacmi yıllık 70 milyar dolardan, 250 milyar dolar seviyelerine çıktı.
Ancak bu büyüklükler, resmin sadece bir yanını açıklıyor. Rezerv para olabilmek için diğer önemli faktörler; paranın sermaye piyasalarında yatırım aracı olarak, uluslararası emptia piyasalarında ve sözleşmelerde de işlem parası olarak kabul edilmesidir.
Bir ülke, ihtiyacı olduğunda elindeki dövizi en az zararla satabileceğine inanmadan, başka bir ülkenin parasını rezerv olarak tutmaz. Bu da ancak derin ve etkin ikinci piyasası olan dövizler için geçerlidir. Bu nedenle rezerv para olmak isteyen ulusal paranın, ikinci piyasalarda genel kabul görmesi çok önemlidir.
İKİNCİ PİYASANIN ÖNEMİ
Bu bağlamda, dünyada günlük döviz ve dövize bağlı işlemlerin hacminin, Nisan 2010 itibarıyla, 4.3 trilyon dolar olduğunu bilmekte yarar var.
ABD ekonomisi dünya gayri safi hasılasının yüzde 20'si civarında, ama parası toplam işlemlerin yüzde 44'ünü oluşturuyor. Euro ile yapılan işlemler toplamın yüzde 19'una karşılık geliyor. Yen işlemler yüzde 9, sterlin işlemler yüzde 7 kadar. Diğer paralarla yapılan işlemler yüzde 22'e ulaşıyor.
Son yıllarda içinde TL de olan , Kore Wonu, Brezilya Reali ve Singapur Doları gibi yükselen piyasa ülkelerinin paralarıyla yapılan işlemlerde artışlar gözleniyor. Ancak dolar ve Euro işlem hacimlerindeki büyüklük ve artış karşısında, diğer paralarla yapılan işlemlerdeki artış sınırlı kalıyor.
FİNANS MERKEZİ OLMAK İÇİN
Londra dünya döviz işlemlerinin merkezi. Dünyadaki günlük döviz işlemlerinin yüzde 35'i burada yapılıyor. Diğer büyük merkezler; Amerika, Japonya ve Singapur'da yapılan işlemlerin toplamı yüzde 28 civarında.
Peki neden Londra?
Öncelikle coğrafik lokasyonu Asya ve Amerika'daki iş saatlerine çok ugun. Bir kıtada işlemler biterken uyanan Londralılar, akşam diğer kıtadaki piyasaların açılışını izleyebiliyorlar.
İkinci neden, yabancı firmalara gösterilen vergi ve diğer mevzuat kolaylıkları. İngiltere'nin sömürgecilik yıllarından kalan gelenekleri sonucu oluşan bu anlayış, 1984 ve sonlarında hükümetler tarafından benimsenmiş ve ulusal bir politika olarak geliştirilmiş.
Şehir, geniş ofis olanaklarının yanı sıra modern altyapısıyla da oldukça uygun. Bir de İngilizce'nin uluslararası iş dili olma özelliği ve yetişmiş eleman bolluğu Londra için önemli avantajlar oluşturuyor.
Şimdi bu özet bilgileri dikkate alarak başlıktaki sorunun cevabını siz verin.
Hakan Özyıldız - 01.12.2010