Kamu borcuna neden yüksek faiz ödüyoruz?
Kriz sonrası dönemde ekonomide en önemli sorun kamu borçları olacak.
Borç sorunu, büyümeden gelir dağılımına kadar birçok konu ele alınırken karşımıza çıkacak. Bu kadar büyük borç stoku, hem ülkeler arasındaki dengeleri değiştirecek hem de tüm ekonomilerde gelir dağılımını etkileyecek. Kısacası zenginler daha da zenginleşirken, fakirler biraz daha fakirleşecek.
İlerideki tartışmalara ışık tutabilmek için şimdiki durumu iyi anlamak gerek. Bir borcun sürdürülebilirliği ölçülürken iki değişken öne çıkar: Reel faiz ve faiz dışı fazla.
Kamu borç stokunun durumunu daha iyi anlayabilmek için karşılaştırmalı verilere bakmakta yarar var. Bu bağlamda borç konusunda önemli birikimlere sahip iki değerli uzman; TEB Başekonomisti Selim Çakır ile ekonomist Emre Tekmen'in çalışmalarından aldığım aşağıdaki tablo, önemli veriler içeriyor.
Karşılaştırma yapılırken, son krizden en fazla etkilenen G20 üyesi ekonomilerden bazıları dikkate alınmıştır.
EN FAZLA GETİRİYİ BİZ ÖDÜYORUZ
Tabloya bakınca ilk dikkat çeken veri, borç oranı (ilk sütun) en düşük ülke olmamıza rağmen, Yunanistan'dan sonra en fazla getiriyi, rel faizi ödeyen ülkenin Türkiye olması. Yunanistan'ı anlamak kolay. Çünkü orada kriz var. İkinci biziz. İrlanda bizden sonra geliyor.
Buna karşılık önemli bir trisk göstergesi olan 5 yıllık "CDS spread"lerinde bizim için istenen prim, Yunanistan'dan, İrlanda'dan, Portekiz'den, İspanya'dan daha düşük. O zaman sorulması gereken soru şu: "Bizim risk primimiz düşükken, neden İspanya'dan, Portekiz'den ve İrlanda'dan daha yüksek faiz ödüyoruz?"
Bunun bir nedeni Türkiye'nin henüz kurumsallaşmasını tamamlamamış bir ekonomi olmasından kaynaklanıyor. Vergisini toplamayı beceremeyen bir devletin ekonomik ve demokratik kurumsallaşamasını tamamlamadığı kesindir. Tabloda adı geçen ülkelerin gazetelerinde "Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi affı" diye bir manşet göremezsiniz. Düzenli vergi toplayamayan ülkede borçlanma, her zaman risk olarak algılanır.
BORCUN VADESİ KISA
Yüksek faiz ödememizin ikinci nedeni kamu borcunun vadeye kalan süresinin kısa olmasıdır.
Ülkemizde toplam kamu borç stokunun yüzde 75'ini oluşturan iç borç stokunun vadesi, Ekim 2010 itibarıyla 29 aydır. Dış borç stokunun vadeye kalan süresi ise 10.5 yıldır.
Ağırlıklı ortalamaları alınınca toplam borç stokunun vadesi yaklaşık 4.4 yıla karşılık gelmektedir.
Bu, tablodaki en küçük rakam. Hele sadece iç borç stokunu alırsanız durum daha da bozuk. Yaklaşık 2.5 yılda bir, borcun üçte ikisini çevirmek zorunda kalıyorsunuz. Önemli ve bir o kadar da üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir durum.
KAMU DENGESİ POZİTİF
Yüksek faiz ödememize rağmen, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, kamu mali dengelerimiz o kadar negatif değil. Örneğin ABD bütçe dengesi, faiz dışı fazla dengesi verileri Türkiye'den kötü. Yanı sıra, kamu dengelerinin düzelmesi için gereken tedbirlerin büyüklüğünü gösteren, finansman gereği rakamları da bozuk. Ama 10 yıllık kağıda ödenen faiz neredeyse bizimkinin üçte biri kadar. Aynı şey İspanya, Portekiz için de geçerli.
Dikkat edilirse, birçok ülkede borç illetinden kurtulmak için gerekli olan önlemler toplamı (finansman gereği) bizden daha fazla. Ülkelerin borç verilerine bu açıdan bakınca aradaki farkın nedeni çok net. Yatırımcılar gelişmiş ülkelerde, gerekli tedbirlerin alınması konusunda devletin parlamentosuyla, hükümetiyle ve yargısıyla nasıl hareket edeceği konusunda, daha önce denenmiş kuralların ve prosedürlerin varlığına güveniyorlar.
Bizde ise önlem alma işi özünde, siyasetçinin iki dudağı arasında.
Oynarsa ne güzel. Ya seçimler var diye oynamazsa!..
Hakan Özyıldız - 04.12.2010