‘Hiperaktif’ para politikası

TC Merkez Bankası, bundan bir hafta öncesine kadar beklenmeyen bir karar alarak, faiz indirdi. Yıllar sonra ilk defa vadesiz mevduat faizlerine üst limit koydu. Yanı sıra repolara munzam karşılık uygulaması başlattı. Faiz indirirken genişleyici para politikası uyguluyormuş gibi yaparken, munzam karşılıkları yükselterek sıkılaştırıcı tedbirler almaya çalışıyor.
Merkez Bankası’nın bu karmaşık yapıdan başarıyla çıkabilmesi için yalnız bırakılmaması lazım. Yoksa gelecekte sorunlar yaşanabilir.

NEDEN Mİ?
Görüldüğü kadarıyla Merkez Bankası’nın amacı kısa vadeye az, uzun vadeye çok faiz verilmesini sağlayabilmek. Böylelikle bıyıklı, bıyıksız yabancıların kazançlarını düşürmeye ve sıcak para girişini sınırlandırmaya çalışırken, uzun vadeli tasarrufları teşvik etmeye çalışıyor.
Özetle TCMB, sıcak paranın sorun olduğunun farkında, sıcak parayla mücadele etmenin gerekliliği konusunda kendi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor.
Geçen cumartesi benim de katıldığım Türkiye Ekonomi Kurumu’nun kuruluş yıldönümü toplantısında, TCMB Başkan Yardımcısı Sayın Erdem Başçı’nın sunumu bu konuya açıklık getiriyordu. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, o konuşma bir anlamda piyasaları önden hazırlamak için yapılmış. Doğru bir iletişim taktiği olup olmadığı tartışılır. Ama içeriğine çok dikkatle bakmakta yarar var. Kanımca en önemli uyarı, cari açıkla mücadelede Merkez Bankası’nın yalnız bırakılmamasına yönelik çağrıydı.

TC MERKEZ BANKASI BÜYÜK RİSK ÜSTLENDİ
Dışarıda, özellikle Avrupa’daki sorunlar kısa vadede çözülecek gibi görünmüyor. 2011 yılında ödenmesi gereken kamu borç rakamları bile sıkıntının büyüklüğünü anlamaya yeter. Sadece İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz ve İrlanda için gereken para yaklaşık 470 milyar Euro. Bu rakama diğer Euro Bölgesi ülkelerinin ihtiyaçları da eklenirse, Avrupa Merkez Bankası’nın neden kamu tahvili alımını büyüttüğü daha iyi anlaşılır.
Benzeri bir durum da ABD’de FED için geçerli. Son alınan vergi kararlarından sonra Amerikan Hazinesi’nin borçlanma gereği daha da yükseldi.
TC Merkez Bankası dışarıdaki aşırı para bolluğunun ekonomide yarattığı ve yaratacağı olumsuz etkilerin farkında olduğunu, bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyor. Sevindirici olan şey; eskiden “Sıcak para dert değil” diyen hükümet yetkililerinin de artık olayın farkına vardıklarına yönelik işaretler.
O zaman Merkez Bankası’nı bu mücadelede desteklemek için; Hazine, Maliye, BDDK ve SPK’nın da harekete geçmeleri gerek. Öncelikle ekonomideki döviz talebini azaltmaya yönelik tedbirleri almaları kaçınılmaz bir zorunluluk.
Yanı sıra daha sıkı bir disiplin anlayışını öne çıkaran bir maliye politikası uygulanmasında yarar var. Ancak seçim harcamaları ne olacak? Bu çok önemli bir karar.
Hatırlamakta yarar var. Bu ve benzeri önlemler alınmazsa, son günlerde Amerikan, İngiliz ve Alman hazine kağıtlarının faizlerinde gözlenen yükselişlerin olumsuz etkilerini hissetmeye başlayacağız. Düzey çok yüksek olmamakla beraber artış hızı fazla. Yanı sıra, enflasyonla mücadeleye öncelik veren yükselen piyasa ekonomilerindeki faizlerde de artışlar başladı. Ayrıca dünyada gıda ve emtia fiyatlarında da yukarı doğru hareketler görülüyor.
Umarım Merkez Bankası hükümetten gerekli yardım sözünü almadan faiz düşürmeye başlamamıştır. Yalnız bırakılır ve erkenden faiz yükseltmek zorunda kalırsa çok yazık olur.
NOT: 37 komşumla beraber, Ankara’nın göbeğinde yaklaşık 48 saat elektrik olmadan yaşamak zorunda kaldık. BEDAŞ Genel Müdürü Sayın Yetik Kadri MERT olmasaydı belki de henüz elektriğimiz bağlanmamıştı. Kendisine teşekkür ediyorum. Bu arada Özelleştirme Yüksek Kurulu ve EPDK’yı, dağıtım özelleştirmelerinde, tüketicinin korunması konusunu bir kez daha dikkatle gözden geçirmeye davet ediyorm.


Hakan Özyıldız - 18.12.2010
Toplam Ziyaretçi: 15456