Finansal istikrar söylemi ve cari açıkla mücadele
Dün 2011 Yılı Para Programı açıklamasını TV’den izlerken ve dokümanı incelerken en çok iki konu dikkatimi çekti; “dışarıdaki tehlike” ve “finansal istikrar”.
TC Merkez Bankası (TCMB) ABD ve Avrupa’da yaşanan parasal genişleme olayından çok rahatsız. Bunun bizim finansal sistemimizi olumsuz etkilemesinden çekiniyor.
FİYAT İSTİKRARI ŞİMDİLİK ÖNEMLİ DEĞİL (Mİ?)
Doğrudur. Merkez Bankası Kanunu’nda fiyat istikrarının esas olduğuna vurgu yapılır. 2001 Krizi’nden sonra kanuna özel olarak eklenen bu vurgunun nedeni, bağımsız Merkez Bankası’nın temel hedefini belirlemektir.
Finansal istikrarın yasada yer almasının nedeni, TCMB kullandığı politika araçlarıyla, finansal aracı oldukları için, bankaların bilançolarını etkileyecek olmasıdır. Bu nedenle, eğer alınan kararların finansal istikrarsızlık yaratma olasılığı olursa, yasa koyucu Merkez Bankası’na konuyu dikkate alması yönünde uyarıda bulunuyor.
TCMB yıllardır enflasyon hedeflemesini esas alan para politikası uyguladığı için munzam karşılık vb faiz dışı para politikası araçlarını kullanmıyordu. Şimdi yeni ekonomik ortamda klasik araçlara geri dönünce banka bilançolarının içine elini biraz daha sokmuş olacak. Bu nedenle olsa gerek, finansal dengelerin yerinden oynayabileceğinden endişe ediyor olabilir.
Yoksa finansal sektörde bir sorun varsa veya sorun çıkma olasılığı görünüyorsa bu işin asıl sorumlusu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK). 2001 Reformları’nın en önemli ayaklarından birisi olan BDDK, son yıllarda sigortacılık sektörü hariç tüm finansal şirketlere yönelik denetleme ve düzenleme otoritesi olarak görev yapıyor. Diğer bir deyimle finansal istikrar Merkez Bankası’ndan önce BDDK’nın sorunu. Şimdilik ondan da bir ses çıkmadığına göre...
IMF ETKİSİ
TCMB ve BDDK’nın son açıkladıkları kararlarda IMF’nin ne kadar etkisi var, çok merak ediyorum.
Biliyorsunuz IMF’nin Program Sonrası Değerlendirme Heyeti, 30 Kasım9 Aralık tarihleri arasında Türkiye’deydi. Hatırladığım kadarıyla İstanul’da, diğerlerinin yanı sıra, konut işiyle uğraşan şirketler ve kuruluşlarla da görüştü ve olay medyaya yansıdı. Bazı konut şirketleri yetkilileri rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Tüm IMF heyetlerinin yaptığı gibi bu heyet de, Türkiye’den ayrıldıktan sonra bir rapor hazırlamaya başladı. O raporda nelerin olacağını da, özet olarak 17 Aralık’ta açıkladı. Açıklama özet olsa bile kapsamı oldukça geniş.
IMF öncelikle dünya ekonomilerinde yaşanan gelişmelere değinmiş. Türkiye ekonomisinin bu güne kadar gösterdiği performansı överken, geleceğe yönelik risklerden bahsetmiş ve uyarılarda bulunmuş.
Açıklamada; TCMB’nin döviz alımları, banka dışı finansal şirketlerin kredi hareketleri, kriz döneminde uygulamaya konulan tahsisli gecikmiş alacakların yeniden yapılandırılmasına getirilen kolaylıklara yer veriliyor. Ayrıca, zorunlu karşılıkların yükseltilmesi, bankaların bilanço dışı işlemlerinin daha dikkatle izlenmesi, konut kredilerine KKD Fonu uygulanması, gayrimenkul yatırım ortaklıklarına tanınan kurumlar vergisi istisnalarının kaldırılması konusuna değinilmiş. Maliye politikasından bahsederken, kapsamlı af uygulamasının gözden geçirilmesi ve bonkör maaş zamları konusunda uyarılarda bulunmuşlar.
Tahminimce, uyarıları dinleyen bizim otoriteler de, büyük bir olasılıkla ne yapılması gerektiği konusunda uzun uzun tartışmışlardır. Görünen o ki; daha önce cari açığı sorun görmeyenlerin fikri IMF’den etkilenmiş ve değişme eğilimine girmiş. Ancak, yaklaşan seçimler nedeniyle, cari açıkla mücadelede IMF önerilerinin çoğu uygun görülmemiş.
Sonuç olarak, son günlerde kamuoyuna yaptıklan açıklamalar ve alınan kararlar ile dün açıklanan 2011 Para Programı’ndan, cari açıkla mücadelede asıl yükün TCMB’nin ve finansal sektörünün sırtına yüklendiği anlaşılıyor.
Hakan Özyıldız - 22.12.2010