Finansal sektörde itfaiyecilerin işi daha bitmemiş
IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları sırasında yapılan bankaların toplantılarında iki ana tema öne çıktı: Kur savaşları ve dünyada yeni finansal yapılanma. Kur savaşları konusunu daha önce yazdım. Bugün finansal yapılanmayı ele alacağım.
İKİ AYRI FİNANSAL YAPILANMA
Uzmanlar dünyanın eski dünya olmadığını, dengelerin değiştiğini ısrarla belirtiyorlar. Yeni finansal yapılanmanın kurallarında anlaşma sağlanmış gibi görünse de, perde arkasında savaş var. Nedeni çok basit. Finansal sektörler, Kıta Avrupası’nda ve Japonya’da, ABD ve İngiltere’den çok farklı yapılanmalar. Kıta Avrupası ve Japonya ekonomilerinde büyüme banka bilançolarının yapısıyla doğrudan ilişkili. Bankalar büyümenin en güçlü lokomotifi. Emeklilik fonları ve sigorta şirketleri ile diğer tasarruf sahiplerinden sağladıkları fonlarla, şirketler kesimine ve tüketiciye kredi veriyor. Bu yapılanma Küresel Kriz öncesi dönemde, finansal sektörün daha büyük riskler almasına neden olmuş. Bankalar bir birim özkaynaklarına karşlılık, 30-35 birim risk almışlar. Ancak, ekonomi krize girince, batan krediler ve zehirli aktifler için karşılık ayırmak yani daha çok sermaye bulmak zorunda kalmışlar. Bu gelişme kredi verme kabiliyetini azaltmış, ekonominin büyüme lokomotifi eskisi gibi çalışamaz olmuş. Buna karşılık Amerika ve İngiltere’de durum biraz farklı. Emekilik fonları ve tasarruf sahipleri paralarını daha çok sermaye piyasalarında değerlendiriyorlar. Büyüyen yükümlülükleri nedeniyle, mevduat gibi enstrümanlardan pek hoşlanmıyorlar. Şirketlerin büyük çoğunluğu halka açık olan Amerika’da, yatırımcıların, özellikle emeklilik fonlarının daha çok zarar görmemesi için krizler çok çabuk çözümlenmek zorunda. Aksi halde, borsalardaki beklentiler düzeltilemezse ekonomik kriz hemen derinleşiyor.
DERT BÜYÜK
IMF’nin son raporunda, bankaların önümüzdeki 24 ayda 4 trilyon dolarlık borcu çevirmek zorunda olduğu belirtiliyor. Para sahipleri bankalar yerine, çığ gibi büyüyen kamu borçları nedeniyle talepleri artan hazinelere borç vermeyi tercih ederlerse ne olacak? Merkez bankaları kamu kâğıdı almaya daha ne kadar devam edecek? Bu gerçekleri bilenler, bankaların aktiflerinin temizliğe ihtiyacının devam ettiği konusunda uyarılar yapıyorlar. Uluslararası Finans Enstitüsü’nde konuşma yapan AB Komiseri Olli Rehn; bazı uzmanların finansal sektörde itfaiyecilerin işinin bittiğini, mimarların döneminin başladığını söylediklerini; ancak itfaiyecilerin işinin daha bitmediğini belirtti. Biliyorsunuz Rehn artık AB genişlemesinden sorumlu değil. Ekonomik ve mali konulara bakıyor.Yangının devam ettiğine vurgu yaparak, herşeyi güllük gülistanlık göstermeye çalışanları uyarıyor. Söyleminden yeni bir kriz anlamı çıkarılmamalı. Sadece yangının henüz tam olarak sönmediğini söylüyor.
ORTAK ÇÖZÜM ZOR
Sanayileşmiş ekonomilerin finansal sistemleri banka ve borsa egemen yapılar olarak bölünmüşken ortak kurallar bulmak ve tüm ülkelerde uygulanmasını beklemek biraz hayalci bir beklenti. İşin içine bir de; Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya ve Türkiye gibi yükselen piyasa ekonomilerini de katınca, Basel III gibi kuralların uygulanması biraz daha zorlaşıyor. Her ülkenin sektör yapısı ve öncelikleri çok farklı. Örneğin bizde, bankalar 2001 Krizi’nden sonra yeniden yapılandı. Banka aktiflerinde “zehirli varlıklar” yok. Göreli olarak dünyanın en güçlü finansal yapılarından birine sahibiz. Almanya’nın, İngiltere’nin sorununu çözecek ortak formülü, zamanlamasını düşünmeden uygulamamız gerekir. Ancak yine de gelişmeleri izlemekte ve hazırlıklı olmakta yarar var. Çünkü dünya her geçen gün daha da küçülüyor. Amerika ve Avrupa’daki finansal değişimlerin bizi etkilememesi düşünülemez.
Hakan Özyıldız - 13.10.2010