Enerji sektöründeki garantiler ve bir fıkra
Üretim için enerji olmazsa olmaz faktörle’den biri. Ne yazık ki, Türkiye birincil enerji kaynaklarında, petrol ve doğalgazda, dışa bağımlı bir ülke. Doğalgaz kullanımı 1990’lı yıllardan bu yana destekleniyor. Birçok şehre doğalgaz hatları döşendi. Elektrik ve seramik sektörü gibi birçok sanayi kuruluşu artan oranda doğalgaza bağımlı üretim teknolojileri kullanmaya başladı. Ancak yapılan yanlış hesaplamalar nedeniyle Rusya ve İran gibi ülkelerle doğalgaz alım anlaşmaları imzalanırken “Al ya da öde” şartları kabul edildi. Tedarikçi ülkeler, her yıl belirli bir miktarda gazın alınmaması halinde dahi, alımı yapılacağı söylenen miktar kadar ödeme yapılmasını şart koştu. Diğer bir deyimle, önceden söz verildiği için, almadığımız gazın parasını ödemek zorunda kalıyoruz. Basında yer alan bir habere göre BOTAŞ almadığı gaz için; 2008’de 704 milyon dolar, geçen yıl 600 milyon dolar ödemiş. Eğer tüketim yıl sonuna kadar bu şekilde devam ederse, bu yıl ödenecek miktar 1-1.5 milyar dolar kadar olacakmış. Diğer bir deyimle almadığımız, evimizde, işyerimizde, fabrikamızda kullanmadığımız gaz için dışarıya son üç yılda 2.5-3 milyar dolar ödeyeceğiz. Bu paralar, BOTAŞ’ın maliyetlerine yansıtılamadığı için çoğunlukla bütçeden ödeniyor. Mali disiplin bozuluyor. Ödemeler dövizle olduğu için Hazine, yabancı piyasalardan borçlanıyor. Kullanılmayan ama satın alma sözü verilen doğalgazın parasını ödüyor.
ENERJİDE HAZİNE GARANTİLERİNE GEREK KALMADI
Enerji sektöründeki garantiler bu kadar değil. Elektrik üretimi yapmak isteyen şirketler, kamudan bazı garantiler almadan yatırım yapmak istemiyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Bir tanesi bürokrtatik yaklaşımlar. Bürokratlar değişince, alınan kararlar ve uygulamalar da değişiyor. Uzun soluklu yatırımların bu tür değişimlere tahammülü çok yok. Bu nedenle, örneğin “Yenilenebilir Enerji Kanunu” taslağında olduğu gibi üreticiler fiyat garantisi talep ediyor. Bana göre, dağıtım özelleştirmelerinin tamamlanma aşamasına gelindiğinden, artık Hazine garantilerine gerek kalmamıştır. Enerji sektörü her geçen gün daha çok liberalleştiğine göre ve üreten de dağıtan da özel şirket olacağına göre kamu garantisi niye? Özel sözleşmelerin bazı hukuksal şekil şartları olmakla beraber, içeriği anayasal haklar çerçevesinde serbesttir. Kamu özel sözleşmelere karışamayacağına göre bu sözleşmelerle ilgili bir garanti vermesi de söz konusu olamamalı. Ancak sektörün kamu ağırlıklı yapısının yeniden yapılanması nedeniyle, şirketlerin finansal ve teknik ihtiyaçlarına destek olunabilir. Bunun için kredi garantileri ile vergi ve yatırım teşvikleri başta olmak üzere birçok yardım önlemi mutlaka hayata geçirilmeli. Ama Hazine garantileri hariç.
SON GELİŞMELERE UYGUN BİR FIKRA
“Devletlü siyasetçi”, Karadeniz gezisinde bir üniversiteyi ziyaret etmiş. Bir sınıfa girerek, karizmatik duruşuyla beden dilini de kullanarak bir konuşma yapmış. Etkili konuştuğunu düşünerek “Sorusu olan var mı?” demiş. Temel; Ben 3 soru soracağım;
1- Yıpranmış olmanız gerekirken oylarınız nasıl oldu da arttı?
2- Özelleştirme kapsamında birçok kamu kurumunu sattınız, bunlardan ne kadar para kazanıldı?
3- “Bu paralar, neden borçların azaltılmasında kullanılmıyor?” demiş. Tam bu sırada zil çalmış. “Devletlü”; “İkinci derste devam ederiz” deyip çıkmış. Ders yeniden başlayınca, bu sefer Dursun ayağa kalkmış; “Bizim sorularımızı cevaplayacaktınız” deyince, “Devletlü” “İyi sor bakalım” demiş. Dursun Size 5 sorum olacak:
1- İktidarda yıpranmış olmanıza rağmen oylarınızı nasıl artırdınız?
2- Birçok özelleştirme yaptınız. Ne kadar para kazanıldı?
3- Bu paralar nerede kullanıldı?
4- Önceki derste teneffüs zili neden yarım saat erken çaldı?
5- En önemlisi, bizim Temel nerede?
Hakan Özyıldız - 22.09.2010