Referandum mu, ÖSYM skandalları mı?
Bugün araştırma şirketlerinden birisi, nüfusun yarısını oluşuran gençlere sorsa: “Sizin önceliğiniz ÖSYM Skandalları mı yoksa Referandum mu?” Sizce cevap ne olur? Olaylar, skandallar artık takip edilemez hale geldi. ÖSYM ve onun bağlı olduğu YÖK, ipin ucunu iyice kaçırmış. YÖK, rektör ve dekan atama, siyasilerin tercihlerine uygun olarak her şehire hocasız üniversite kurma konusunda gösterdiği duyarlılığı, nedense sınav sistemleri için göstermemiş. Siyasetçiler ise YÖK Anayasal bir kurum, bize doğrudan bağlı değil deyip sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar. Ama Referandumda YÖK’e yönelik bir düzenleme yok. Olduğu gibi yerinde duruyor.
EĞİTİM SINAVLAR DİZİSİ OLDU
Halbuki konu toplumun çok geniş bir kesimini ilgilendiriyor. Çünkü, ailelerin amacı çocuklarının daha iyi bir eğitim alabilmesi. Sistemdeki çarpıklıkları ne kadar eleştirsekde, yenisi gelene kadar bu sistemin çarklarına kendimizi kaptırıp, çocuklarımızın bir yarış atı mantığıyla yetiştirilmesinin önüne geçemiyoruz. İlkokuldan başlayan bu eleyici sistem, neredeyse ömür boyu devam ediyor. Özellikle kamuda çalışmak isteyen gençlerin hayatı sınav. Önce, anadolu lisesi, sonra üniversite, KPSS, TUS ardından iş sınavları. İşe girince de bitmiyor. Bir uzmanlık kurumunda iş bulma şansına eriştiyseniz, bu sefer de meslekte uzmanlık sınavına giriyorsunuz. Birçok yerde müdürlük bile sınavla. Anlayacağınız sınavla yatıp, sınavla kalkıyoruz. Çevremde, başta gençler olmak üzere, kime sorsam, ya bir sınava hazırlanıyor ya da bir sınavın sonucunu bekliyor. Bu yoğunlukta ne bir kitap okuyorlar, ne de bir haber programı seyrediyorlar. Gençler ders kitabı okumaktan ve soru çözmekten bıkmışlar. Sosyal olaylarla hiç ilgilenmiyorlar. Orta yaşlı, işi gücü olanların referandum için koşuşturmalarını anlayamayanlar bile var.
SINAV SİSTEMİ YENİDEN YAPILANDIRILMALI
Bir devlet yapısı düşünün. Yaklaşık 40 yıldan fazla bir süreden beri uyguladığı bir sınav sistemindeki kaçakları yakalayamıyor. Çeşitli örgütlenmeler tüm sınav sistemini yıkabilecek konuma gelebiliyorlar. İşine gelen konularda aşırı duyarlı ve dikkatli olan devlet, insanların geleceklerini doğrudan ilgilendiren kurumlara sadece adam atama yönünden bakıyor. ÖSYM çalışanının yakını dersane kuruyor kimsenin haberi olmuyor. Daha kötüsü, haberler doğru ise, Emniyet İstihbaratı üniversite sınavlarındaki örgütlü soru hırsızlığından haberdar oluyor, ilgilileri bilgilendiriyor, ama sonuç alıcı bir işlem yapılmıyor. Eminim ki, kamuda tüm sorumlular şimdi topu birbirine atmak için bir sürü hikâye uyduracaklar. Kaynak ve eleman sıkıntısından bahsedecekler. Belki de bir günah keçisi bulunacak, tüm sorumluluk onun üstüne yüklenecek ve işin üstü örtülecek. Bazıları yasal eksikliklerden dem vuracaklar. Yasa çıkarmak çok mu zor? Hiç kimse ideallerini gerçekleştirmek için önce üniversite sonra da KPSS, TUS sınavlarına defalarca giren ve en sonunda hedefine yaklaşan bir insanın düştüğü durumu, hayal kırıklığını düşünmüyor.,
GÜVEN GERİ KAZANILMALI
Ancak sınav sistemine olan güven ivedilikle geri kazanılamazsa bundan sonrası tam bir kaos olabilir. Bu nedenle çok geç kalmadan, insanların devlet kurumlarına olan güvenlerini hızla tekrar sağlayacak adımlar atılmalı. Ne yazık ki, son yıllarda birçok devlet kurumunun toplumdaki güvenilirlikleri birer birer yok ediliyor. Devletin kurumsallaşması öyle kolay iş değildir. Olanı düzeltmek yerine, yıkıp yenisini kuralım diyenler varsa... Aman ha. Bu deprem gerçeğini dikkate almayan, yap satçı müteahhit mantığıdır. O kafa, sadece müteahhite para kazandırır. Sonunda ne şehir planı kalır ne de, deprem olunca, o evlerde oturanlar. Hatırlamakta yarar var. Coğrafyamızın çoğunluğu deprem kuşağı.
Hakan Özyıldız - 08.09.2010