Dış borçlar ve Amerika’dan borçlu bir belediye örneği
Hazine, 2010 yılı ilk çeyrek sonu dış borç stoku verilerini yayımladı. Önceki yıllarda özel sektörün dış borcu artarken, son dönemde kamu borcunda yükselme görülürken, özel sektörün dış borç stoku azalmış.
2008 yılsonunda 184,6 milyar dolar olan özel sektörün dış borcu, Mart 2010 itiberiyle 169,2 milyar dolara inmiş. Onbeş ayda 14,5 milyar dolarlık düşüş var.
Peki, ne oldu da özel sektör dış borç stokunu azalttı? Bu soruya verilecek doğru cevap, bugün yaşanan birçok sorunun çözümüne olumlu katkılar sağlayacak.
İlk akla gelen açıklama; yaşanan küresel kriz ortamında, şirketlerin borç almak yerine olabildiğince borçlarını ödemeye çalıştığı şeklinde olabilir. Bu savın doğruluğunu test etmek için, şirketlerin yerli bankalardan aldıkları döviz borçlarındaki gelişmeye bakmak gerekiyor.
Hatırlarsanız, geçen Temmuz ayında Kambiyo mevzuatında yapılan bir değişiklikle, şirketlerin yerli bankalardan, 5 milyon doların üstündeki tutarda döviz kredisi almalarına olanak tanındı.
O zaman Merkez Bankası’nın yayımladığı kredi verilerine bakmakta yarar var. İlginç bir gelişme göze çarpıyor. Yabancı parayla verilen ticari ve bireysel kredilerin toplamı, geçen yıl Temmuz sonunda 19 milyar dolar civarında iken, rakam bu yıl Haziran’da 37 milyar dolara ulaşmış. Artış neredeyse bir katı kadar.
Bu durumda acaba, özel sektör dışarıdaki bankalara döviz borcunu öderken, içeriden yeni döviz kredisi almış olmasın? Sorunun cevabı aslında çok açık. Bu durumda ekonominin döviz ihtiyacı bir taraftan cari açığın finansmanı için artarken diğer taraftan şirketlerin içerideki yabancı para borçlanmaları da döviz talebini etkiliyor.
Özel sektörde durum böyle iken, çok olmamakla beraber, kamu sektörü uzun dönemden sonra borçlanmasını arttırmaya başlamış. Ülkenin döviz ihtiyacı azalmadığı sürece haklılar, borçlanacaklar.
AMERİKA’DA BORÇLU BİR BELEDİYE
Borç deyince, aynı günlerde Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu belediyelerin toplam yükümlülüklerini ve prim borçlarını yayımladı.
Belediyelerin kısa ve uzun vadeli kamuya olan borçları, 2009 sonunda toplam 26 milyar liraya ulaşmış. Bu tutar 2008 yılında 23 milyar lira civarındaymış. Anlaşılan belediyeler kamuya borç takmadan faaliyetlerini devam ettiremiyorlar.
Şimdi resmi biraz daha netleştirelim. Belediyeler Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) prim borçlarını ödememişler. Bu parayı yemişler demiyorum. Kaldırım yapmışlar, yaz aylarında festivaller düzenlemişler, sanatçılar sanatlarını icra etmiş, insanlar hep beraber eğlenmişler.
Peki, SGK bu tahsilâtını yapamayınca, parası yetmeyince belediyeden emekli olanların maaşını mı ödememiş? Onların ne günahı var dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Ancak, belediyelere haciz işlemi mi başlatmış? O da yok. Ne yapmışlar? Hazine’den para istemişler. Hazine ne yapmış? O da piyasalardan borç almış. Borç verenlere milyarlarca lira faiz ödemiş. Parası olanlar biraz daha para kazanmışlar.
Şimdi gelelim Amerika örneğine. Californiya’nın güneyindeki küçük bir kasaba olan Maywood belediyesi borçlarını ödeyemeyince geçenlerde, polis ve itfaiyeyi departmanlarını kapatmış, tüm çalışanlarını işten çıkarmış.
Bu gelişmiş ülke insanlarını anlamak çok zor. Bizde olsa bunu yapacak belediye başkanını partileri aforoz eder, siyasi hayatını bitirir.
Zaten onlar borçlu belediyeyi kapatabildikleri için borç verecek parası olan dünya devi; biz ise onlardan borç alarak yaşamaya çalışan, her yıl onlara milyarlarca dolar faiz ödeyen ve bu nedenle bir türlü gelişemeyen bir ülkeyiz.
Onlar borçlanmamak için belediye faaliyetlerine son verebilirken, biz onlardan aldığımız borçla festivallerde eğleniyoruz.
Anadolu’daki deyimiyle, “El atıyla çalım satıyoruz”.
Hakan Özyıldız - 03.07.2010