Cari açık ve ülke tasarrufları
Mayıs ayı cari açığı piyasada alım-satım yapanların beklentileri doğrultusunda çıktığı için, çok fazla önemsenmedi.
Olaya kısa vadeli bakınca pek haksız sayılmazlar. Çünkü piyasa yorumcuları için, finanse edildiği sürece “cari açık” diye bir şey yok. Açık finanse edilirken faizler değişmiş, kur yükselmiş, ekonomide işsizlik artmış, kısa vedede onları etkilemiyor.
FİNANSMAN İHTİYACI BÜYÜYOR
Bu bağlamda cari açık rakamlarına baktığımızda göze çarpan en önemli gelişme, toplam açığın yılın ilk beş ayında geldiği düzey. Rakam 17 milyar doları geçti. Geçmiş yıl eğilimlerini göz önüne alırsak, yaz aylarında bir iyileşme olmakla beraber, açık yılsonunda tahminen 35 milyar dolarlar civarına ulaşacak.
Bu rakama bir de kamu ve özel sektörün dış borç beri ödemelerini de eklersek, ülkenin dövize olan gereksinimi, yılın kalan bölümünde 40 milyar dolardan fazla olacaktır. Yıllık toplam döviz gereksinimi de 75 milyar doları geçebilir.
İşin özü de burada zaten. Bugünlerde medyada çok tartışılan reel kur sorununa kalıcı bir çözüm üretilememesinin temel nedeni bu kadar büyük açık. Dövize ızrar vaziyette ihtiyaç duyulunca, gelsin de nereden gelirse gelsin deniyor. Gelmezse ortalık karışacağı için, ister sıcak, ister soğuk olsun gelen her türlü döviz hoş karşılanıyor.
TASARRUF AÇIĞI
Ödemeler dengesi konusu gündeme gelince benim hep dikkatimi çeken tartışmalardan birisi de bu “Cari açık = iç tasarruf açığıdır” söylemidir. Diğer bir deyimle iç tasarrufları yükseltmeden cari açık hep olacaktır yaklaşımı. Çin’i, Hindistan’ı örnek verenlerin onların bu kadar yüksek tasarruf oranlarına nasıl ulaştıklarını yeteri kadar açıklamamaları bana ilginç gelir.
Bu kadar geniş bir konuyu özetleyebilmek için bir soruyla başlayayım, “Kimler tasarruf edebilir?”
Öncelikle işi olanlar. Geliri olmayanın tasarruf etmesi düşünülemeyeceğine göre, ilk yapılması gereken şey işsizliği olabildiğince hızla azaltmak. İşi olsun dediklerimiz asgari ücretten fazla geliri olanlar. Çünkü asgari ücret geliri olanlardan tasarruf beklemek çok zor. Efendim Çin’de biriktiriyorlarmış. Eğer, kira, telefon, sağlık, ulaştırma, sosyal güvenlik gibi tüm harcamaları devlet üstleniyorsa, tasarruf neden olmasın? Yanı sıra Çin’de insanlar bankada dolar/Euro hesabı açabiliyor mu bir bakmak lazım.
İkinci grup şirketler kesimi. Karlarının bir bölümünü yatırım yapmak için bilançolarında tutmaları lazım. Tabi bunun ancak borçları şirket bilançosunda, varlıklar hissedarlarda olan şirketler gerçekleştiremez. Bu yapının değiştirilmesi gerek.
Tasarruf edebilecek bir sonraki grup faiz ve rant geliri elde edenler. Bu topraklarda özellikle şehirlerde rant geliri elde etmenin ne kadar kolay olduğunu hep duyarız ve okuruz. Önemli olan bu gelirlerin vergilendirilmesi ve paranın dövize çevrilerek yurt dışına çıkarılmamasını sağlamak. Hiç kimsenin yasal gelirinde gözümüz olamaz. Önemli olan o paranın ulusal ekonomiye kazandırılmasını sağlamak.
Aynı yaklaşım faiz geliri elde edenler için de geçerli. Unutmayalım ki, Hazine yılda ortalama 55 – 60 milyar lira civarında faiz ödüyor.
Bu gelirlerin büyük bir kısmı tasarruf olarak yurt içinde saklanıyor mu incelemek lazım. Tasarrufların çoğunun dövize çevrildiği, büyük bir bölümünün yurt dışına çıkarıldığı zaman, içeride tasarruf açığı ortaya çıkıyor.
İşte bu sorunlara çözüm yaratabilir ve tasarruf açığını azaltabilirsek, cari açığın yapısal temellerine yönelmiş oluruz.
hakanozyildiz@gmail.com
Hakan Özyıldız - 13.07.2010