Hazine Uzmanları'na kıymayın efendiler
Bugün bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Geçenlerde TBMM’ne bir kanun tasarısı gönderildi. Tasarı aynen yasalaşırsa, kamuda uzmanlara bakış değişiyor.
Baştan belirtmemde yarar var; ben doğma büyüme “Hazine Uzmanı”yım. Çalışma hayatına 1978 yılında Hazine Uzman Yardımcısı olarak başladım. Bugün dünya, Türkiye ve ekonomi hakkında bazı şeyler biliyorsam, bilgi birikimimin büyük çoğunluğunu Hazine’de edindim.
Görünen o ki, sözkonusu tasarı pek fazla danışılmadan, tartışılmadan hazırlanmış. Biliyorum, kanun yapmak Meclis’in görevidir. Ancak demokrasilerde bu irade tecelli ederken en geniş katılım sağlanarak karar alınması esastır.
HAZİNE UZMANLIĞI NEDEN FARKLIDIR?
Yakından takip edenler bilir; Hazine, DPT ve Dış Ticaret Uzmanlıkları, kamudaki diğer kurumlardaki gibi klasik bir uzmanlık değildir.
Tarihimizde devlet hazinesine ilk ayrımcılığı tanıyan Fatih Sultan Mehmet’tir. Fatih, kendi hazinesi ile devlet hazinesini ayırarak, kurumun devlet örgütlenmesindeki önemini işaret etmiştir. Sarayın harcamaları ile devletin harcamalarını birbirinden ayırmış ve Hazinenin korunmasında aşırı duyarlılık göstermiştir.
Hazine Müsteşarlığı’nın kurumsallaşması ve uzmanlaşmasının arkasında, 1980’li yıllarda başlayan çok uzun ve yoğun bir çaba vardır. İlk yıllarda başta Sayın Yener Dinçmen olmak üzere tüm müsteşarlar ve diğer yöneticiler, Hazine’nin kurumsallaşmasının güçlendirilmiş uzmanlık yapısına bağlı olduğuna inandılar ve bu uğurda büyük gayretler sarfettiler. Onları saygı ve taktirle hatırlamak lazım.
Devlet memurluğunun özünde bir fedakarlık olduğunu çok iyi biliyorum. Bu bağlamda farklılıkları öne çıkarmanın doğru olmadığını ileri sürebilirsiniz. Ancak, aynı anda hem dünyayı izleyeceksiniz, hem piyasalara yakın olacaksınız, hem de yılda 200 milyar liralık borçlanma ihalesi yapacaksınız, sonra da tüm elmaları aynı sepete koymanın doğruluğunu savunacaksınız. Çok yanlış bir bakış açısı.
Konuya böyle yaklaşanlar, “eşit işe eşit ücret” esasını öne sürüyorlar. Burada “eşit iş” tanımına bakamak lazım. DPT Uzmanlığı başka Tarım uzmanlığı başka iştir. Topraktan ve tohumdan anlamayı gerektirir. Yabancı dile olan ihtiyacı, diğer bilgilerin yanında o kadar can alıcı olmayabilir. Zaten söz konusu Tasarı da bu bakış açısıyla hazırlanmış. Uzmanlığa giriş için yabancı dil bilme zorunluluğu kaldırılmış.
Ancak, yabancı dil Hazine ve Dış Ticaret Uzmanları için olmazsa olmaz. Onlar, dünya ekonomisini anlamak; IMF, G20, Dünya Ticaret Örgüt’nü izlemek, gittikçe daha fazla dışa açılan özel sektördeki gelişmeleri daha iyi tahlil etmek zorundalar. Aksi halde dünyaya açılan ülke ekonomisine katkıları çok sınırlı olur.
SORUN MAAŞ DEĞİL
Yanlış anlaşılmasın. Amacım Hazine Uzmanlarının maaşının diğerlerinden farklı olmasını tartışmak değil. Çok iyi biliyorum ki; kamu hizmeti, rüşvet yemeyenler için, zengin olma yeri değildir.
Bu bağlamda Hazine Uzmanları en iyiler arasından seçilmelidir. Yanı sıra kurum içi tecrübe edinmelerinin önü açılmalıdır. Diğer yerlerde edinilmesi imkansız olan bu tecrübe, kariyer açısından hayati öneme sahiptir. Bana göre her Uzman’ın hayali, mesleğini müsteşar olarak bitirmek olmalıdır.
Eğer bu umut verilemezse, ülkenin en iyi okullarından birkaç dil bilerek mezun olan, tüm sınavlarda en yüksek başarıyı elde edebilen gençler, en kısa sürede Hazine’den ayrılmanın yolunu arayabilirler. Böylesi bir durumda kurum güç kaybetmeye başlar.
Olsun başka aday mı yok demeyin. Kurumlara hayat veren çalışanlarıdır. Ne kadar kaliteli ve fedakar Uzmana sahip olursa, Hazine o kadar çok güvenilir kurum olur.
İşte o zaman Türkiye, gelişmiş ülke olma yolunda bir adım daha atmış olur.
Bu nedenle, Uzmanların moralini bozmayın efendiler; genel müdür de, müsteşar da olabilsinler.
Hakan Özyıldız - 15.07.2010