Mali Kural Yasası ve bir sarışın fıkrası

Piyasalarda büyük heyecan ve beklenti yaratan Mali Kural Yasa Tasarısının TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi sonbahara kaldı.

Tasarıya o kadar büyük umutlar bağlanmıştı ki, Meclis’ten geçer geçmez kredi derecelendirme kuruluşlarından en az birisinin, Türkiye’nin notunu yükselteceği konuşuluyordu. Bu beklentiyle varlık fiyatları yükselmeye başladı.

İnsanlar çok mutluydular. Hatta bazı “çok engin deneyimli(!)” piyasa aktörleri, Tasarının Ekim sonrasına kalmasını önemsemezlikten gelerek, yatırım kararlarını etkiledikleri küçük yatırımcılara fazla korkmamalarını öneriyorlar.  

 

ÖZEL SEKTÖRE ÖRTÜLÜ HAZİNE GARANTİSİ

 

Demokratik bir ülkede parlamentonun iradesine ipotek konulamayacağını biliyoruz. Ancak, aynı Meclis bir kaç gün önce başka bir kanunu kabul etti. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (TCK) teşkilat yapısını değiştirdi. Söz konusu kanunla, hiç ilgisi olmadığı halde, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun bazı maddelerine eklemeler yapıldı.

İlginç olan, Karayolları teşkilat kanununda, kamu borçlanma kanununun değiştirilmesi. Değişikliğin konusu daha da ilginç. Yap-İşlet-Devret (YİD) finansman modeliyle yapılacak projelerin feshedilmesi durumunda, proje için alınan dış borcun hangi kamu kuruluşu adına kaydedileceğine, Bakanlar Kurulu karar verecek.

Ne var bunda demeyin. YİD, daha fazla borç almak istemeyen kamunun büyük projeleri özel sektöre yaptırmasını içeren bir finansman modeli. Özel sektör borçlandığı için proje fesh edilince alınan dış borç kamuyu değil, özel sektörü ilgilendiriyor olması gerekmez mi?

Yeni getirilen uygulama ile temel bir kamu borçlanma ilkesi deliniyor. Özel sektörün dış borcuna örtülü Hazine garantisi veriliyor. Proje fesh edilip kamuya geçince borcun da kamunun olması normaldir diyebilirsiniz. O zaman neden sadece YİD’ler, neden diğer kamu projelerinde aynı tür garantiler düşünülmüyor acaba?

Özetle, Hazine’ye koşullu ek yük getirme konusunu ötelemeyen anlayışın, mali disiplin getirecek tasarıyı beklemeye almasını açıklamak çok kolay olmasa gerek.

Hafta sonunda kafanınızı daha fazla teknik konularla karıştırmayayım. En iyisi bir fıkra ile yazımı bitireyim.

SARIŞIN FIKRASI
Bir sarışın, bir kızıl ve bir esmer kız, yanmakta olan binanın çatısında mahsur kalmışlar. İtfaiye hemen olay mahalline gelmiş. Yanlarında getirdikleri brandayı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler; ”Atlayın. Bu tek şansınız.”

Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış. Tam branda gerilirken, itfaiyeciler birden brandayı kenara çekmişler. Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış.

İtfaiyeciler tekrar çatıya seslenmişler; ”Hadi atla. Yoksa kurtulamayacaksın.” Kızıl saçlı kız aşağıya bağırmış; ”Atlamam. Biraz once yaptığınız gibi brandayı çekersiniz siz.” İtfaiyeciler; ”Hayır, çekmeyiz. Biz sadece esmerler için bunu yaparız.” demişler. Böyle söylenince, kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşağıya bırakmış. İtfaiyeciler esmer kızda olduğu gibi yine aniden brandayı kenara çekince, kızıl saçlı da yoğurt gibi yere serilmiş.

Çatıda sadece sarışın kalmış. İtfaiyeciler daha önce de yaptıkları gibi; ”Atla, atla. Yoksa yanarak öleceksin.” diye bağırmışlar. Sarışın; “Kesinlikle atlamam. İki arkadaşım atladığında brandayı çektiniz. Ben atlarken de çekersiniz.” diye cavaplamış. İtfaiyeciler; “Kesinlikle çekmeyeceğiz. Söz veriyoruz.” deyince, Sarışın kız; “Bakın, size güvenmiyorum. Şimdi brandayı yere bırakın ve etrafından çekilin…

Şimdi lütfen bana yardımcı olun. Sizce fıkradaki itfayiciler ve sarışın, bizim piyasalarda kime benzetilebilir


Hakan Özyıldız - 17.07.2010
Toplam Ziyaretçi: 338258