Yaşam koşulları araştırması ve mevduat verileri
TÜİK’in 2008 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın sonuçlarına bakınca, ilk
olarak aklıma BDDK’nın yayımladığı mevduat bilgileri geldi. İki veri setini
bir araya getirip değerlendirmeye çalıştım.
YAŞAM KOŞULLARI
Genel olarak bakınca rakamlarda bozulma görünmüyor. Gelir dağılımındaki bozulmayı gösteren Gini katsayısında olumsuz bir değişim yok. Bu gelişmenin
arkasında iki ana neden yatıyor. Birincisi, 2008 yılı küresel krizin en çok hissedildiği yıl. Bu yıl gelirlerinde azalma olmayan tek grup memurlar. İşçiler işlerini
kaybederken, işletme sahipleri, en azından işlerini küçültmek zorunda kaldılar. Daha çok girişimcilik gelirlerinin yer aldığı yüksek gelir gruplarının, toplam
gelirden aldıkları pay azalmış gibi görünüyor. İkinci en önemli neden de yine kayıtdışılık. Rant geliri vb. gelirlerin gerçek tutarı, çoğu zaman tam olarak beyan edilmediği için tam olarak izlenemiyor. Bu konuda, aşağıda özetlenen
mevduat verilerine bakınca bazı ipuçları elde edilebiliyor. Buna karşılık,
gelirlerinin yarısına yakını sosyal transferlerden oluşan alt gelir grupları, isteseler de devletten aldıkları yardımları gizleyemedikleri için tam olarak beyan ediyorlar.
Bu nedenle alt gelir gruplarının toplam gelirden aldıkları payda bir artış varmış gibi
görünüyor. Diğer yandan, TÜİK haber bülteninde, araştırmanın bazı çarpıcı
sonuçlarına yer verilmiş. Nüfusun yüzde 90’ı evden uzakta bir haftalık tatil masrafını
karşılayabilecek durumda değilmiş. Bu sonuç tatil yapmanın insan sağlığındaki etkisini bir kez daha düşünmemizi gerektiriyor. Ramazan yaklaşırken
dikkat çeken diğer bir sonuç, insanların yüzde 60’ının iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyememesi. Bu sonuç bize tarımsal üretimde mutlaka büyük
yapısal değişikliklere gidilmesinin gerektiğini göstermesi açısından önemli.
Yanı sıra, insanların yarısı yeni giysi alamıyor, yüzde 82’si mobilyalarını
yenilememiyormuş. Daha da önemlisi, halkın yüzde 71’i beklenmedik bir harcama
ortaya çıktığında bu harcamalara para bulamıyormuş. Bu sonuçlar doğru ise, insanların yaşam koşullarına biraz daha yakından bakmak gerek.
MEVDUAT VERİLERİ
Bu bağlamda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) mevduat verilerini ele almakta yarar var. BDDK verilerine göre, bir milyon liradan yüksek
mevduat, 2005 sonu itibarıyla toplam mevduatın yüzde 38’ini oluşturuyormuş. Bir
milyon TL’den daha büyük tutardaki, ticari ve özel mevduat sahipleri toplam mudilerin sadece yüzde 1.8’i; 13 bin kişiymiş. Mayıs 2010 tarihinde ise, bankadaki parası bir milyon liradan büyük hesaplar 31 bine çıkmış. Mudilerin yüzde 4.4’ü, mevduat toplamının yüzde 45’ini kontroletmeye başlamışlar. Diğer bir deyimle, son
3.5 yılda bir milyon liradan fazla parası olan şirket ve insan sayısı yüzde 138 artmış.
Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde milyonluk hesapların artması çok doğal olabilir. Çünkü enflasyonist ortamda faiz oranları da yüksek olduğu için bu tür
artışlar, normaldir. Ancak, enflasyonun ve faizlerin düşüş eğiliminde olduğu
dönemde, mevduatın yarısının, mudilerin çok küçük bir bölümüne ait olmasının neden ve sonuçlarını çok iyi araştırmak gerek. Çünkü, gelir dağılımı rakamlarının düzelme veya en azından bozulmama eğiliminde oldukları bir ortamda mevduatın yapısında görülen bu çarpık gelişmeyi başka verilerle beraber incelemek
gerekiyor. Örneğin milyon liralık mevduatların ne kadarı şirketlere, ne kadarı kişilere ait? Yıllar itibarıyla nasıl değişim gösteriyor? Bu veriler yayımlanamaz mı?
Sağlıklı verilere, ekonomik aktivitelerin olabildiğince kayıt içinde olması halinde
ulaşılabileceğini de unutmamak gerek.
Hakan Özyıldız - 31.07.2010