Türk taahhüt sektörü geleceğini arıyor

 

Son günlerin en çok tartışılan konusu işsizlik ve istihdam olanakları. Bu alanda en verimli sektörlerin başında inşaat sektörü geliyor. Emek yoğun bir sektör olduğundan işsizliğe çare arayanlar için en fazla alan bu sektörde var.

 

Sektörün köklü kuruluşlarından Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) ilkini geçen yıl yaptığı bir dizi toplantı ile ülkemiz taahhüt sektörünün gelecek on yılına ışık tutacak fikirleri ve projeleri araştırıyor.

 

Birlik üyeleri çok iddialı bir vizyon belirlemişler: “TMB öncülüğünde, dünya taahhüt sektöründe ağırlığı olan ( % 3 – 5 ), bölgesinde lider “Türk Müteahhitliği” markasını oluşturmak.” Dünyada marka olabilmek ve dünya taahhüt piyasasından yüzde 3 – 5 pay alabilmek, imkânsız olmamakla beraber çok çaba gerektiren hedefler.

 

KRİTERLER

 

TMB üyeleri ve bürokrasiden, bankalardan, basından gelen diğer katılımcılar son toplantıda belirlenen hedefe ulaşabilmek için hangi kriterlerin önemli olduğunu tartıştılar.

 

Daha önce yapılan bir arama konferansında kriterler; kaynak, kurumsallık, işbirliği, yenilikçilik ve sorumluluk olarak belirlenmiş.

 

Kaynak sorunu hedefe ulaşmada en önemli ölçüt olarak görülüyor. Sorun sadece mali kaynak değil. İçinde yetişmiş personel açığı, teknik yetersizlikler gibi konular da var. Markalaşmak için en önemli unsur yetişmiş insan kaynağı olduğu konusunda katılımcılar ortak görüşe sahip. Üniversiteler artık eskisi gibi mühendis yetiştirmiyor. YÖK ve üniversitelerin kendi iç sorunları da bu gelişmede etken.

 

Toplantılarda en çok dikkatimi çeken konu, bazı TMB üyelerinin kurumsallaşmaya bakış açıları oldu. Kurumsallaşma, genellikle, sektörde bir yük olarak görülüyor. Ancak, kurumsallaşma; geçmiş tecrübelerin saklanması, günümüzde etkin kullanılması ve geleceğe taşınması, karar alma sürecinde çağdaşlaşma, kısacası iyi yönetişim olarak özetlenebilir. Kurumsallaşmanın nihai hedefi ekonomiye yük olmayan bir işletme yaratmaktır.

 

Bu bağlamda şeffaf ve hesap veren, kayıdışı çalışmayan, kısacası ekonomiye katkı sağlayan şirketlerde kurumsallaşmayı devlet de teşvik etmelidir.

 

Diğer kriterler arasında özellikle yurt dışında iş yapan Türk şirketleri arasındaki işbirliğini sağlayacak adımlar, markalaşma açısından can alıcı öneme sahip.

 

PROJELER

 

Toplantıya katılanlar, hedeflenen vizyona, belirlenen krititerlerle hangi projelerin öne çıkarılması konusunu da tartıştılar.

 

Müşavirlik firmalarının yurtiçinde ve yurtdışında iş alabilmeleri için geliştirilmesinden tutun da kamu ihale sisteminin ve uygulamalarının değişikliğini ele alan proje konuları oldukça kapsamlıydı.

 

Benim en çok dikkatimi çeken projelerden birisi yurtdışı akreditasyon ve derecelendirmeye yönelik olan proje oldu. Sektörün önde gelen şirketlerinden birisinin yöneticisi olan Sayın Necati Yağcı’dan öğrendiğime göre, Türkiye’de 300 binde fazla inşaat müreahhidi varmış. Oldukça fazla. Mikro ekonomik bir yaklaşımla bakarsanız tam rekbetçi bir sektör. Her isteyen sektöre girebiliyor, şirket kurup faaliyet gösterebiliyor. Ancak benim anlamadığım konu şu; bu kadar fazla şirkete bu ülkede kim, nasıl iş veriyor? Kamu ihaleleri bu kadar çok insanı beslemek için yeterli oluyor mu? Neden yurtdışındaki işlerin tamamını yapan şirketler, yurtiçinde işlerin sadece yüzde 10’nunu yapıyorlar?

 

Ama asıl soru, bu kadar fazla şirket arasından kim nasıl seçim yapacak ve akreditasyon verecek? Bu işi müteahhitler kendileri yapmazlar. Devlet yapsın desek, işin içine siyasetin girmemesi düşünülemez. Siyasetin girdiği yerde obketif ölçüt kullanarak seçim yapılamaz. Çözüme yönelik seçenekleri içeren projeyi merakla bekliyorum.

 

Tüm bunlara rağmen, TMB’nin bu tür çağdaş bir çalışma ve fikir yaratma anlayışıyla geleceğe yönelik projeler üretmesi, kutlanması gereken bir davranış. İşsizliğe, ülke kalkınmasına ve bölgesel bir güç olma iddiasındaki Türkiye’ye çok önemli katkısı olacak iyi seçilmiş projelerin teşvik edilmesinde büyük fayda var.


Hakan Özyıldız - 27.05.2010
Toplam Ziyaretçi: 15456