Sosyal devletin geleceği ve Türkiye
Yunanistan ve diğer Güney Avrupa ülkeleri krize çare olarak emeklilik ve sosyal yardımlarda düzenlemeler yaptılar. Çalışanlar önlemlere tepki gösterdiler. Ancak, görünen o ki gelecek aylar onlar için çok sevindirici olmayacak.
SOSYAL DEVLET
Sosyal devletin babası Alman Başbakanı Otto von Bismarck’tır (1818-1898). Dünyada ilk devlet katkısı olan sağlık sigortasını, iş kazası sigortası ile yaşlılık ve malüllük sigortası kanunlarını 1883-1889 yılları arasında yasalaşmasında katkıları unutulmaz. Özellikle maden işçilerinin olumsuz çalışma şartlarından çok etkilenen Bismarck, devletin vatandaşlarının sosyal konumunu koruma ve geliştirme görevi olduğunu, önce kendi ülkesine sonra Avrupa’ya kabul ettirdi.
Sosyal devlet anlayışı, Birinci ve İkinci Dünya Savaşından sonraki süreçte Avrupa’nın yeniden yapılandırılması döneminde, Sovyet Devrimi’nin de etkisiyle, oldukça geniş uygulama alanları buldu. Avrupa emek piyasalarının esnekliği azaldı.
Buna karşılık, 1929 yılında büyük buhran deneyimi yaşayan ABD’de sosyal devlet yaklaşımları ancak son yıllarda kısıtlı bir biçimde hayat bulmaya başladı. Bazı ekonomistler, son küresel krizden çıkış stratejilerini tartışırken Amerikan emek piyasalarının esnekliğinin olumlu etkilerinden bahsettiler.
GELECEĞİ
Bilinen bir doğrudur. Sosyal devletin finansmanı vergi gelirleriyle, devlet tarafından sağlanır. Devlet gücü bir kesimden topladığı kaynakları, toplumda ihtiyacı olanlara aktarır. Siyeset yapmak özünde, kimden ne kadar ve nasıl kaynak toplanacağına; toplanan kaynakların kimlere, ne kadar ve nasıl dağıtılacağına karar vermektir. Hükümetler yürütme görevlerini yerine getirirken, parlamentodan aldıkları yetkilerle bu görevlerini yerine getirirler.
Bu bağlamda, son küresel krizden sonra başta Avrupa olmak üzere, devletlerin borçları öylesine büyüdü ki, artık bazı sosyal harcamların kısılması, daha önce vergi alınmayan kesimlerden vergi alınmasının gereği ortaya çıkmaya başladı.
Kamu borç rakamlarında gelinen düzeyler, alınması gereken önlemlerin tutarlarını çok fazla büyüttüğü için Avrupa’da ve birçok ülkede sosyal devletin geleceği tartışılmaya başlandı. En azında devasa borç yükünün tekrar eski düzeylere düşürülene kadar alınması gereken önlemlerin büyüklüğü karar alıcıları çok düşündürüyor.
TÜRKİYE’DE KAYNAK SORUNUNA BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Dışarıda bu tartışmalar yoğunlaşırken, içeride de özellikle Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylemleriyle sosyal devlet uygulamaları tekrar gündeme geldi. Emeklilere ödemeler, sosyal yardımların devlet eliyle merkezi bir anlayışla tekrar ele alınması yaklaşımı ekonomistler arasında dikkat çekmeye başladı. Özellikle Avrupa’daki gelişmelere dikkat çeken bazı yorumcular, bu harcamalara nereden kaynak bulunacağını sorgulamaya başladılar.
Sanırım, ilgililer bu sorulara gerekli cevabı vereceklerdir. Ben sadece bir konuya dikkat çekmekte yarar görüyorum. Vergi uzmanları bu ülke ekonomisinin yüzde 30 ila 50’sinin kayıtdışı olduğunu söylüyorlar. Bu rakam, kayıt altında olmayan 200 – 300 milyar dolarlık bir ekonomik aktiviteye karşılık geliyor. Uygun bir geçiş sürecinin ardından 200 milyar dolarlık ekonomi kayıt altına alınır ve yüzde 10 kadar vergi toplanırsa, 20 milyar dolar kaynak yaratılabilir. Bu kaynak hem kamu borcunun azaltılmasına hem de sosyal yardımların arttıtılmasına katkı sağlayabilir.
Dünyada her geçen gün artan rekabet ortamında ihracatçının üzerindeki maliyet unsurlarına dikkat etmek gerekiyor. Bu bağlamda, sosyal yüklerin olabildiğince devletçe yerine getirilmesinde yarar var. Ancak, devlet bu harcamalar için borçlanmak zorunda kalmamalı. Daha fazla borç, daha çok faiz ödemek demektir. Faiz ödemeleri de zaten bozuk olan gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olacaktır.
Dikkat edilmezse, sosyal devleti iyileştiriyorum derken, sosyal dengeler daha da bozulabilir.
Hakan Özyıldız - 23.06.2010