Seçim dönemi başladı
Uzun bir seçim dönemine girdik.
Bugün itibariyle resme bakınca yaz başında anayasa referandumu için sandık başına gideceğiz. Referandumun sonucu önemli. Ancak, yüzde 50’li oranlardaki bir kabul veya ret oyu, toplumu ortadan ikiye bölecek gibi görünüyor.
Referandumun sonuçları, Temmuz 2011‘de yapılması beklenen genel seçimlerin tarihini de etkileyecek. Ankara’da, erken seçimlerin Kasım 2010 ile Mayıs 2011 arasındaki bir tarihte yapılacağı konuşulmaya başlandı.
Yanı sıra, eğer beş yılda bir yapılacağı konusunda yeni bir gelişme olmazsa, Mayıs 2012’de de Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Biliyorsunuz artık Cumhurbaşkanını Meclis değil, halk seçecek. Türkiye 2012 yılının başından itibaren tekrar seçim ortamına girecek.
Geçmiş siyasi pratik bize, seçim ortamında siyasetçilerin uzun vadeli projeleri ertelediklerini öğretti. Bu bağlamda, önümüzdeki uzun seçim dönemine acil ve kapsamlı karar alma gereği açısından ekonominin geleceğine bakmakta yarar var.
DIŞARIDAKİ DURUM
Ekonomik ve siyasi açıdan ilginç bir dönemde yaşıyoruz. Afganistan ve Filistin gibi kronik siyasi problemlere bir de İran eklenecek gibi görünüyor. İran’a uygulanacak olası ambargonun Türkiye ekonomisinde yaratacağı olumsuz etkileri telafi edilmesi için uluslararası bir yardımlaşma mekanizması gerekiyor. Umarım bu tür bir ön çalışma yapılıyordur.
Ekonomi tarafında ABD ve AB ekonomilerinde büyüme performansının düşüklüğü, özellikle işsizlik ve hanehalklarının tüketim eğilimindeki düşüşler nedeniyle büyüme geçmiş performansından çok uzak. Bu gelişme bizim ihracatımızı olumsuz etkiliyor.
Başta Yunanistan olmak üzere, batı ekonomilerinde en büyük sorun kamu borçları. Rakamlar çok büyüdü. Bazı ülkelerin borçlarını nasıl ödeyecekleri tartışılmaya başlandı. Dünyada bilinen kaynakların bu borçları ödemeye yetmez deniyor. Hükümetler kapsamlı ve can yakıcı önlemler alınmak zorunda. Ekonomik büyüme bundan da olumsuz etkilenecek.
Buna karşılık petrol ve diğer emtia fiyatlarında yükseliş eğilimi var. Petrol, talep artışından ve İran’daki olası gelişmelerden etkileniyor. Diğer emtiaların fiyatlarındaki artışın bir nedeni piyasadaki aşırı likiditenin yarattığı balon.
İÇERİDEKİ EKONOMİK DURUM
Dışarıda bulutlar henüz dağılmamışsa, içeride tedbirli olmamız lazım.
Öncelikle mali disipline bakmakta yarar var. Şimdilik bütçede büyük bir sorun yok. Ancak bütçe dışında, başta belediyeler olmak üzere kamuda, açık ve borç sorunları var. Seçim harcamaları var olan sorunları büyütecek.
Açıkların büyümesini önlemek için “Mali Kural” çare olarak sunuluyor. İlk sonuçlarını 2012 yılında alacağımız uygulamanın, seçim dönemindeki harcama hovardalığına pek etkisi olmayacak. Eğer anayasal bir yaptırımı olmazsa, iş işten geçtikten sonra, hedeften ne kadar uzaklaşıldığını tartışacağız.
Diğer taraftan, sıcak paranın etkisiyle değerlenen TL, ithalatı ve cari açığı etkiliyor. Sorunun büyümemesi için seçmenlerin çok hoşuna gitmeyecek bazı kararlar almak gerekiyor. İç talebi azaltırken, kamunun ve hanehalkının tasarruflarını arttırmak lazım. Seçim ortamında zor iş.
Aynı durum yükselen enflasyon içinde geçerli. Şimdilik daha çok maliyet tarafından gelen baskı, seçim harcamaları başlayınca talep tarafından da hissedilmeye başlanacak. Petrol ve emtia fiyatlarındaki artış da enflasyonist etki yaratıyor. Enflasyon yükseldikçe Merkez Bankası’nın işi zorlaşacak.
Böylesi gelişmelerin yaşanabileceği dönemde, siyasetçilerin davranış kalıbını daha iyi anlayabilmek için yazıyı bir soruyla bitireyim. Sizce; bu yıl vergi gelirleri tahminlerden çok olursa, yanı sıra özelleştirmeden hedeflenenden fazla gelir elde edilirse; ek kaynaklar, devletin borçlarını azaltmak için mi yoksa seçim harcamaları için mi kullanılacak?
Takdir sizin. Kısa vadede endişelenmeyin ama orta vadeli düşünüyorsanız, önümüzdeki iki yıla dikkat.
Hakan Özyıldız - 10.04.2010