Gevşek para politikasından çıkış (!) stratejisi
Merkez Bankası krizden çıkış stratejisini açıkladı. Piyasalarda heyecanlı bir bekleyişe neden olan açıklama dengeli ve aşamalı bir yaklaşım sergiliyor. Ancak, piyasalardaki beklentileri tam olarak karşılamadı.
Uygulamanın yavaş uygulanacak olması olumlu. Gelecek hakkında biraz daha detaylı ve açıklayıcı bilgiye gereksinim var. Hangi politika seçeneklerinde, ne zaman veya hangi şartlar oluşursa değişiklik yapılacağının daha açık belirtilmesi yararlı olacaktı.
MERKEZ BANKASI REPO İHALESİ!
Detaylar arasında en kolay anlaşılanı, TCMB artık haftalık repolarla piyasalara yön vermeye çalışacak. Artık haftalık repolardaki faiz oranı belirleyici olacak.
En büyük değişiklik, haftalık repoların yöntemi değişiyor. Merkez Bankası’nın açıklamasında “...ancak bir hafta vadeli repo ihaleleri yöntemi değiştirilerek ihaleler geleneksel yöntemle değil. Sabit faiz oranından miktar ihalesi yöntemine göre gerçekleştirilmeye başlanacaktır.” deniyor.
Konuyla çok ilgisi olmayan okuyucularım için özet bir açıklama yapmama izin verin. Menkul kıymet ihalelerinde (Devlet İç Borçlanma Senedi – DİBS vb) üç şey belirsizdir: Kâğıdın vadesi, fiyatı (faiz) ve miktarı. En çok uygulanan yöntem vade ihaleyi yapanlarca, fiyatın (faizin) ve miktarın piyasadaki talebe göre belirlenmesi yöntemidir.
İkinci çok bilinen yöntem ise, miktarın ve vadenin baştan belirlenmesi fiyatın (faizin) piyasa oyuncuları tarafından serbest rekabet ortamında piyasada belirlenmesidir. Örneğin Hazine’nin referans kâğıtlar için yaptığı ihaleler, bu tür ihalelerdir. Hazine ilk önce 3 veya 6 ay vadeli kâğıttan, ihaleden önce belirleyeceği miktarda satacağını ilan eder. Bankalar fiyat (faiz) tekliflerini verirler. Teklifler sıralanır, önceden belirlenen miktara ulaşıldığında faiz ortaya çıkar.
Bu bağlamda TCMB’nin yaptığı değişiklik çok ilginç. Hem vade (bir hafta) hem faiz (fiyat) hem de miktar önceden belirlenecek. Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, her değişkeni Banka tarafından belirlenecek bu sürece, ihale denmese daha iyi olacaktı.
MERKEZ BANKASI KAMUYA DOĞRUDAN KREDİ AÇSIN
Düşünülen uygulama, Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmeyeceğine dair verdiği sözü yerine getirmeye yönelik değişik bir seçenek. Sadece sabit faizli ihale açılsa, bankalar düşük faizden çok fazla para talep edebilir ve daha pahalı olan mevduatı azaltabilirler. TCMB repolarla, bir taşla bir kaç kuş vurmak, hem faizi hem de likiditeyi kontrol etmek istediği için ihalede miktarı da belirlemeyi gerekli görmüş.
Anlaşıldığı kadarıyla Merkez Bankası bu sıra dışı uygulamayla, Hazine kâğıdına yatırım yapan ve reel sektöre ucuz kredi hedefleyen bankaları desteklemek istiyor. Kredi konusu, ekonominin canlanmasıyla doğrudan bağlantılı. Ucuzlukla fazla ilgisi yok.
Ancak, kamu borç stokunun bu kadar büyük olduğu bir ortamda ucuz kaynakla borçlanabilmek önemli bir ayrıcalık. Hele seçimlerin yaklaştığı, harcama ve borçlanma baskısının arttığı günlerde ucuz borçlanabilmek, her yiğide nasip olmaz.
Burada sorulması gereken bir soru var: Hazine’nin ucuz borçlanmasına yardımcı olmak isteniyorsa neden bankaları aradan çıkarmıyoruz? Eskiye dönelim, 2001 Krizinden önce olduğu gibi Merkez Bankası, Hazine’ye doğrudan ucuz faizli kredi versin.
Durun hemen itiraz etmeyin. Ben öneriyi yaparken bu fikri doğru bulduğumu söylemiyorum. Amaç düşük faiz ödeyerek kamu borçlarının artış hızını düşürmek ise, aracıları aradan kaldıralım diyorum. Merkez Bankası, Hazine’den düşük faizle kâğıt alabilmeleri için, bankalara anlaşılması zor bir yöntemle ucuz kaynak vereceğine, doğrudan Hazine’yi fonlarsa ne zararı olur?
Sakın “siyasetçiler istismar eder, ahlaki çöküntü olur” cevabını vermeyin lütfen.
Hakan Özyıldız - 17.04.2010