Türkiye’de borçluluk

 

Okurlarımın bir kısmı zaman zaman bol rakamlı tablolar konusunda beni uyarıyorlar. Haklı olabilirler. Ancak bazı konuları verisiz yazmak kolay olmuyor. Örneğin ülkemizde çeşitli kesimlerin borçluluk durumundaki değişimi rakamsız nasıl anlatabilirim bilmiyorum.


Bu nedenle Hazine ve BDDK verilerini kullanarak aşağıdaki tabloyu hazırladım. Özel sektörün iç borçlarının tümü kayıt altında değil. Bu nedenle sadece bankalardan aldığı kredileri kullnadım. Ancak mahalli idarelerin 2002 yılı borçları hakkında rakam bulamayınca, Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı 2006 ve Eylül 2009 verilerini kullandım.

 

 

KAMUNUN BORCU ARTMIŞ


Tablodan da anlaşılacağı gibi Türkiye’de her kesim borçlu. 2001 Krizi öncesinde asıl borçlu olan kamu kesimiydi. Son dönemde kamunun borçları yüzde 82 artmış. Dış borç almaktan kaçınan, yabancı para ile borçlanmayı tercih etmeyen Hazine, iç piyasadan TL borçlanmaya ağırlık vermiş. İç borçlar son yedi yılda bir kat daha artmış.


Burada ilginç olan nokta, aynı dönemde özelliştirme gelirlerinden ve TMSF tahsilâtlarından Hazine’ye aktarılan kaynak öyle yabana atılacak miktarda değil. Yaklaşık 40 milyar TL. Buna rağmen kamu iç piyasadan borçlanmayı büyütmüş. Bankaların kaynakları krediler yerine Hazine’ye yönelmiş. O zaman şirketlere verilebilecek kredi kaynakları azalmış.


KİT’lerin iç borçlarındaki artışın temel nedeni elektriğe zam yapmayarak, KİT’lerin birbirine ve Hazine’ye, Maliye’ye borç takmaları. Vergi ödemelerini, sosyal güvenlik primlerini geciktirdikleri anlaşılıyor. Bunlara belediyeler de eklenince kamunun toplam borcu 600 milyar lirayı geçiyor. Rakam GSYH’nın yüzde 65’ine yaklaşıyor. Bu orana dikkat etmek lazım.


HANEHALKININ BORCUNDAKİ ARTIŞ DİKKAT ÇEKİCİ


Özel sektörün borçlanmasındaki artış en azından verimlilik artışına yönelik yatırımlar içindir. Bu bağlamda geri ödenmesinde sorun olmadığı sürece, borçlanmadaki artış yatırımlar açısından olumlu.


2009 yılına kadar sürede en çok borcu artan kesim hanehalkı. Aileler. Sokaktaki insan. Gelirleri yükselmeyince borçlanmaya yönelmişler. Artış, son yedi yılda yüzde 1,883 olmuş (Yanlış okumadınız). Tüketici kredilerindeki artış çok daha yüksek. Yanı sıra, hanehalkı borçlarının toplam borçların içindeki ağırlığı da artmış. Ailelerin borç yükü çok yüksek.


Borçluluk bir yere kadar anlaşılabilir. Gelir elde etmeye başlayınca da borcunuzu geri ödemeye başlarsınız, sorun olmaz. Örneğin kiracısınızdır, ev almak için bankadan borç alıp bir eve sahip olmak doğru bir yatırımdır. Ancak, eğer ödeyeceğiniz borç taksiti ev kiranızdan çok fazla ise ve toplam geliriniz içinde önemli bir yer tutacak ise o zaman borç geri ödemede zorlanabilirsiniz. İlk yapacağınız şey gelirinizi artırmak olacaktır. Eğer mümkün değilse harcamanızı azaltmak zorunda kalacaksınız. Bu durumda borçlanmak çok akılcı olmayabilir.


Ancak unutmamak lazım. Borçluluk arttıkça ekonomideki sıkıntılar da büyüyor. Karar almak zorlaşıyor. Borç verenler size daha fazla karışmaya başlıyorlar. En azından bu nedenle, zaman geçirmeden borç büyümesini durduracak önlemleri almak lazım.


Hakan Özyıldız - 04.03.2010
Toplam Ziyaretçi: 338278