Enflasyon yükseldi. Sıra faizlerde mi?
Şubat ayında yıllık enflasyon çift haneli seviyelere çıktı. Yetkililerin açıklamalarına göre bu düzey yılın sonlarına kadar buralarda kalacak.
O zaman cevap bulmamız gereken bir soru var; Merkez Bankası faizi ne olacak? Yükselecek mi? Sorunun cevabı önemli. Çünkü Merkez Bankası piyasalara ve kamuoyuna orta vadede faizleri yükseltmeyeceği sözün verdi. Özellikle piyasalardaki karar alıcılar birçok yatırım kararlarını bu beklentiye dayandırıyorlar.
Şimdi kafaları biraz karıştı.
BEKLENTİLERİN ÖNEMİ
Karışıklığın nedeni beklentilerdeki değişimler.
Beklentiler önemli. Çünkü, enflasyon hedeflemesi politikası uygulayan merkez bankalarının iki ana enstrümanı vardır: Beklenti yönetimi ve kısa vadeli faizler.
Beklenti yönetimi özünde bir iletişim politikasıdır. Banka, kamuoyu ile çok dikkatle hazırlanmış bir biçimde bilgi alış verişinde bulunur. Burada temel amaç, insanların fiyatlama davranışlarını etkilemektir.
Böylesi bir etkileşim için herşeyden önce makro ekonomik şartların uygun olması gerekir. Üretim ve talep seviyesi, kurların bulunduğu yer, kamu açıkları ve borçlarının durumu vb makro veriler enflasyonist baskı yaratmayacak düzeyde olmalıdır.
Eğer makro şartlar uygunsa, toplu iş görüşmesi yapan işçi ve memurların yıllık zam taleplerini, merkez bankasının enflasyon hedefini esas alarak belirlemeleri beklenir. Aynı şekilde ev sahipleri kira artırımına giderken hedeflenen enflasyon kadar artış yapacakları varsayılır. Bakkal ve manavın da zamlar için aynı şekilde davranacakları düşünülür.
Ancak bu teknik konuları vatandaşın anlaması ve davranışalarını etkilemesi beklenemez. Bu konularda iktisatçılar bile kendi aralarında anlaşamazken, sabahtan akşama kadar ekmek kavgası veren sokaktaki insanın “çıktı açığı” konusunu takip etmesi mümkün değildir.
Burada merkez bankalarının kredibilitesi devreye girer. Bir konu hakkında kamuoyuna bilgi verdiği zaman kimse doğruluğundan şüphe etmemelidir. Bilgiler doğru ve yeterli olmalıdır. Merkez bankalarının aldığı kararlar tamamen bilgiye ve teknik tecrübeye dayandırılmalıdır.
FAİZLER BU SEVİYEDE KALIR MI?
Konuya bu bağlamda yaklaşınca bizdeki duruma bir gözatalım.
Merkez Bankası uyguladığı iletişim politikasıyla faizlerin en azından bu yılsonuna kadar değişmeyeceği beklentisini yarattı.
Ancak, bu haftaya kadar enflasyon beklentileri de farklıydı. Banka çift haneli rakamları öngörüyordu. Ancak çok kısa süreli olacağını, sonra enflasyonun tekrar düşeceğini söylüyordu. Söylem birden değişti. Şimdi hedeflenen seviyeye 2011 başında ulaşılacağı söyleniyor.
Değişimi piyasalara anlatmanın öneminin farkında olan yetkililer bu güne kadar hedef alınan TÜFE yerine piyasaları çekirdek enflasyondaki gelişmeleri izlemeleri konusunda iknaya çalışıyorlar. Yoksa devre arasında maçın kurallar mı değişiyor? Hani hedef tüketici fiyatlarıydı? Şimdi bu “çekirdek enflasyon” söylemi nereden çıktı? Sokaktaki vatandaş için gıdadan, sigaradan arındırılmış endeksin fazla önemi yok. Harcamalarının üçte biri bunlardan oluşuyor. Bu malların yıllık artışları yüzde 30’lara yaklaşmış. Anlayacağınız onların enflasyon beklentisinde yüzde 6,5’luk seviyeler yok.
Ancak anlaşılan o ki, faizlerin yükselmesi pek istenmiyor. Gerek olsun veya olmasın, enflasyon yükselir ve çift haneli seviyelerde kalsa bile faiz silahının kullanılması şimdilik pek uygun görülmüyor. Bu nedenle TÜFE hedefi yerine başka hedefler gündeme getiriliyor. Ekonomik büyüme düşük düzeylerde kaldığı sürece bunda pek sorun yok. Ama artan ithalat nedeniyle cari açık yılın ikinci yarısında beklenenden fazla büyümeye başlarsa ne olacak? Yanı sıra şimdilik iyi giden bütçe dengelerine de dikkat etmek lazım.
Bu dengeler fazla bozulmasa bile, enflasyondan arındırılmış reel faizler negatif olunca tasarruf sahiplerinin davranışları mutlaka değişmeye başlayacak.
O zaman şimdi beklentileri daha dikkatle yönetmek lazım. Aksi halde faizler bu seviyede kalamayacak.
Hakan Özyıldız - 06.03.2010