Vergide “kümese yeni kaz koyma” projesi ve bir Laz
İstanbul Vergi Dairesi Başkanı gazetecilerle geçen hafta yaptığı sohbet toplantısında, İstanbul’daki gayrimenkul sermaye iradı mükelleflerinin rakamını 100 bin arttırmayı hedeflediklerini belirterek, “Bu, kümese yeni kaz koyma projesidir” demiş.
Ah be Başkan! Sen gazetecileri tanımıyor musun? Tahminen sen bir saat projelerinden bahsetmişsindir, ama gazeteciler bunun içinden bir cümleyi seçmişler. Bu bir gazetecilik ilkesi. Okuyucunun dikkatini en çok çekecek olan konu başlığa çıkıyor.
YOLUNAN KAZLAR
Ben “Kümesteki kazlar” yaklaşımını ilk defa duymuyorum. Bizim ekonomi literatürümüze girmiş bir deyimdir. Bilindiği gibi kayıt dışılıkla mücadelede çok kullanılır. Kayıt altına alınanlardan olabildiğince çok vergi alınmasından, buna karşılık kayıtlı olmayanların üstüne gidilmediğinden şikâyet etmek için kullanılan bir deyimdir. Sanırım Başkan’da, bu bağlamda, görevini daha iyi yerine getirmeye çalıştığını anlatabilmek için bu deyimi kullanmış.
Benim konuyu köşeme almamın nedeni ise, “Kümesteki kazlar” tanımı değil. Hayvan hakları savunucusu filan değilim.
Dürüst vergi ödeyicisi bir Laz okurumun beni araması.
Ben her arayanın derdine bu köşede değinemiyorum.
Ancak, okurum çok dürüst bir vergi ödeyicisi. Kuruşuna kadar vergisini ödemeyi bir vatandaşlık görevi olarak görüyor. Ona göre yurtseverlik ölçüsü, kişinin vergisini eksiksiz ödemesi. Bu konuda o kadar duyarlı ki; ben zekât veriyorum, vergi ödememe gerek var mı diye soranlar hakkında çok olumlu düşüncelere sahip değil.
Biz yine “Kümesteki kaz” meselesine dönelim.
VERGİ ÖDEMEK YURTSEVERLİK GÖSTERGESİDİR
Kabul etmek gerekir ki vergi ödemek gönüllü yapılan bir iş değildir. Devlet olmanın en temel ilkesi, egemenlik sınırları içerisinde vergi toplamaktır. Bir topluluğun devlet olabilmesi, belli sınırlar içerisinde egemenliğini sürdürebilmesi için önce vergi toplayabilmesi, sonra kendi ulusal parasını basabilmesi gerekir.
Vergi koymak, toplamak; toplanan vergiyi harcamak, toplumun çeşitli kesimleri arasında dağıtmak hakkında yapılan tüm işlemlere de siyaset deniyor. Siyaset yapmak, bir yerde ne kadar vergi toplanacağına karar vermektir. Daha da önemlisi toplanan verginin kimlere nasıl dağıtılacağını belirlemektir. Buna da kısaca siyasi karar mekanizması diyebiliriz.
Siyasi karar mekanizmasında etken olan üç kesim var. Seçmen, siyasetçi ve bürokrasi. Seçmen doğal olarak daha az vergi vermeyi daha çok bütçe kaynağı kullanmayı tercih eder. Bu tercihe kim olumlu söz veriyorsa ona oyunu verir. Siyasetçi popülist ise, ülkenin geleceğinden çok kendi geleceğin düşünüyorsa; bu isteğe cevap verecek, gelir ve harcamaları eşitlemek yerine, borçlanmayı tercih edecektir.
Toplanan vergilerden tam hizmet alamayan, vergi ödemeyenlerin cezalandırılmadığını, hatta af edildiğini gören mükellefler bir süre sonra isyan etmeye başlayacaklardır. Vergide adalet aramaya başlayacaklardır.
Adalet olmadığını, siyasetçi ile bürokratların bir araya gelerek popülist tercihlerde bulunduklarına inanmaya başlayınca vergisini düzenli ödeyen mükelleflerin kafasında sorular oluşmaya başlayacaktır.
Buna bir de “Yolunacak kaz” tanımı eklenince, benim Laz okuyucum, daha fazla tüy kaybetmemek için tepkisini göstermekte haklı olacaktır.
Çünkü, kaz yerine konmasına zaten baştan beri tepkili. O sonuçta “Kaz uçar da, Laz uçmaz mı” benzetmesini kafasından atamıyor.
Hakan Özyıldız - 10.03.2010