Türkiye'de Cari Açık neden büyüyor?

 

Geçen hafta yayımlanan rakamlar dış ticaret dengesinde, küçük te olsa, bir hareketlenme gösteriyor. Yanı sıra, ihracatçılar başta olmak üzere, üreten gruplar TL’nın aşırı değerlenmesinden duydukları rahatsızlıkları daha sık gündeme getiriyorlar. Ayrıca, hem IMF hem de IIF (Uluslararası Finans Enstitüsü) yayımladıkları raporlarla, yükselen piyasa ekonomilerine akmaya başlayan sıcak para hareketleri konusunda, dikkat çekici görüşler belitmeye başladılar.


Şimdilik büyük sorun olmamakla beraber, yavaş yavaş gündemde yer almaya başlayan, , cari açık konusunda ileride olabilecek gelişmelere hazırlıklı olmak gerekiyor.


GÜZEL BİR ÇALIŞMA


Bu konuda yayımlanan son çalışmalardan birisi Citibank Bölge Başekonomisti, eski TC Merkez Bankası Araştırma Genel Müdür Yarımdımcısı İlker Domaç’a ait. Rapor İlker Domaç’ın engin ekonomik bilgi ve tecrübe birikiminin bir ürünü.


Gözlemlere göre, ekonomik büyüme modelini yerli kaynaklar veya ihracat gelirlerinden çok dışarıdan gelecek para akımlarına dayandıran yükselen piyasa ekonomileri için kriz sonrası çok kolay olmayacak.


Bilindiği gibi, Krize çözüm bulabilmek için uygulanan kamusal tedbirler çok büyük kamu açıklarına yol açtı. Devletlerin kaynak talebi artarken, tasarruf arz eden hanehalkı hem fakirleşti hem de refah kaybına uğradı. Yapılan hesaplara göre dünyada hanehalklarının zenginliği, 2008 sonu itibariyle, 8 trilyon dolar azalmış. Yanı sıra şirketlerin bir çoğu zararda, birikimleri azaldı. Sonuç olarak iç tasarruflarda önemli düşüşler var.


Klasik olarak tasarruf ihraç eden sanayileşmiş ülkelerde kaynaklar azalırken, özellikle yurtiçi tasarruf oranı düşük bizim gibi ülkelerin bu gelişmeleri yakından ilgilenmeleri gerekiyor.


ÜÇ TEMEL ETKEN


İlker Domaç çalışmasında,Türkiye için 1980 – 2009 dönemi cari açık hareketlerini oldukça kapsamlı inceliyor. Çalışma, cari açığın Gayri Safi Yurtiçi Hâsılaya (GSYH) oranının yüzde 3’ün üstüne çıkmasını, Türkiye için dikkat edilmesi gereken seviye olarak tanımlıyor. Bu saptama önemli. Çünkü Orta Vadeli Programa göre cari açık/GSYH oranı bu yıl yüzde 2,8; 2011 için yüzde 3,3 olarak tahmin edilmiş. Yani sorunlu bölgenin sınırındayız.


Otuz yıllık verileri esas alan çalışmanın sonuçlarına göre; Türkiye’de cari açığı üç ana etken tetikliyor: Yüksek petrol fiyatları, hızlı ekonomik büyüme (ekonomide aşırı ısınma) ve reel döviz kurunun aşırı değerlenmesi.


İthalatçı olduğumuz için yüksek petrol fiyatları konusunda yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Sadece iç tüketimi azaltmaya yönelik önlemler alarak biraz olsun ithalatı yavaşlatabiliriz. Ancak bu çabanın da çok etkili olmasını beklememek lazım. Ulaşımı karayoluna dayalı, toplu taşımaya önem vermeyen bir ülkede ne kadar ek tedbir alsanız da insanlar sabah işe, bayramda memlekete gitmek zorunda.


Diğer taraftan, ekonomide hızlı büyüme bizim gibi işsizlik oranı çok yüksek, genç nüfusu fazla ülkeler için kaçınılmaz bir zorunluluk. Hükümetler, doğal olarak, büyümenin önünde engel olmayı, ekonomik büyümeyi yavaşlatmayı pek istemezler. Bununla beraber tamamen dışa bağımlı kaynaklarla, çok hızlı büyümenin de sosyo-ekonomik maliyetleri var.


Isınan ekonominin en iyi göstergesi çıktı açığıdır (output gap). Bu nedenle ekonomik ısınmanın tanımını biraz açmak gerekir. Hesaplanması çok kolay olmayan bu veri, bir ülkedeki potansiyel üretim kapasitesi ile cari üretim arasındaki farkı ifade eder. Aradaki fark kapanmaya başlar ve talep azaltamazsanız enflasyon hızla artmaya başlayacaktır. Artan enflasyon iç faizleri tetikleyecek ekonomide dengeleri bozabilecektir.


İçeride yükselen reel faizler sıcak parayı ülkeye girişini hızlandırıyor. Ülkeye gereğinden çok yabancı para girince de ekonomik aktiviteler olumsuz etkileniyor. Yerli para aşırı değerleniyor, ithalat patlıyor ve üretim azalıyor. Cari açık büyüyor.


Bu nedenle biraz ileriye bakıp, başta yüksek kamu açıkları başta olmak üzere, ülkeye gereksiz döviz girişlerini dengeleyecek politika seçeneklerinin üzerinde çalışmaya başlamanın büyük yararı var.


Hakan Özyıldız - 03.02.2010
Toplam Ziyaretçi: 15456