Devletin borç stokunda son durum
Hazine, 2009 yılı sonu kamu borç stoku verilerini yayımladı.
Borçlar 61 milyar lira artarak, 441 milyar lira olmuş. 2001 Krizinden sonraki en büyük artış geçen yıl yaşanmış. Bir yandan dünya krizinin etkisi, diğer taraftan içeride bozulan mali disiplin, borcun hızlı artışına neden olmuş. Stok artışının önemli bölümü iç borçlardan kaynaklanmış. Dış borçlanmada pek büyüme yok.
Geçen yıl borç stokunun enstrüman yapısı da değişmiş. Borçlanma ağırlıklı olarak içeriden yapılınca dövizle alınan borcun oranı azalmış. Yanı sıra, yatırımcılar geçmiş yıllara oranla daha fazla değişken faizli kâğıt talep etmişler. Hazine de hem kriz ortamının etkisi, hem stokun vadesini çok fazla kısaltmak istememesi nedeniyle, değişken faizli kâğıtlara yönelmiş. Özetle uzun vadede riskleri, doğal olarak, Hazine üstlenmiş.
Hazine, borç isteyen olarak, her zaman para verenlerin şartlarını dikkate almak zorunda. Bu genel kurala kriz şartları da eklenince, piyasada borç verenler ellerini biraz daha güçlendirmişler. Hazine’nin elini zayıflatan bir unsur da, 2001 Krizi sırasında kamu banklarına ve Merkez Bankası’na verilen özel tertip devlet borç senetlerinin vadelerinin gelmesi. Kamu kurumlarına olan borçlarını ödeyebilmek için Hazine ya daha fazla faiz dışı fazla yaratacak ya da iç ve dış piyasalardan yeniden borçlanmak durumunda. Dış piyasalar pek uygun olmayınca, iç piyasaların önemi artmış.
DAHA ÇOK İÇ PİYASADAN BORÇLANILMIŞ
Öyleyse iç piyasadan yapılan borçlanmaya kısaca bakmakta yarar var. Aslında önceki yıllara göre çok fazla değişen bir şey yok, TL ağırlıklı borçlanılmış. Yatırımcılar değişken faizli kâğıtlara daha çok ilgi göstermişler. Piyasadan yapılan borçlanmada değişkenlerin payı ilk kez iskontolu ve sabit faizli kâğıtların payını geçmiş, yüzde 51’e çıkmış.
Böylesi bir yapıda, iç borç stokunun alıcılara göre dağılımı önemli. Çünkü kimlerin borç verdiğini bilmeden yeni borçlanma programları yapmak çok zor. Kamu borç yöneticileri, borç verenlerin beklentilerini dikkate almak zorundalar. Müşteri memnuniyetini sağlamadan mal ve hizmet satmak kolay değil. Hele bir de satma zorunluluğunuz varsa.
Bu bağlamda kamuya en fazla borç verenler bankalar. Bankalar topladıkları mevduatı ve TC Merkez Bankası’ndan aldıkları kısa vadeli paraları Hazine’ye borç olarak veriyorlar. Banka dışı kesimde ise tüzel kişiler ve şirketlerin devlete borç verme arzusunda önemli bir değişim olmamış. Ancak, gerçek kişiler, bireysel tasarruf sahipleri, son iki yılda eskisi kadar kamu kâğıdı almamışlar.
VADE KISALMIŞ, RİSK ALGILAMASI DEĞİŞMİŞ
Diğer taraftan, Hazine tüm uğraşılarına, olumlu girişimlerine rağmen borç stokunun vadesini istediği kadar uzatamamış. Devlet, piyasadan borçlandığı 270 milyar lirayı 25 ay içinde ya ödeyecek ya da yeniden borçlanacak. 2007 yılında 30 ayın üstüne çıkan vade, kamu borç stokunun en büyük sorunu. Bizimle ayni kategoride olan ülkelerde ortalama vade 4 – 5 yıl civarında.
Vadedeki kısalık borç stokunun faize duyarlılığını da etkiliyor. Uzmanlar için en önemli duyarlılık göstergesi olan iç borcun süresi, 2007’nin sonlarında 11 ay civarında iken 2009 sonunda 7,5 aya düşmüş. Bunun anlamı şu; faizlerde herhangi bir değişim olursa stok 7,5 ay içinde etkilenecek. Faizler düşerse sürenin kısa olması iyi bir şey. Ancak, faizlerde yükselme eğilimi varsa tam tersi söz konusu. Böylesi bir durumda borç yöneticilerinin, faiz artışlarına karşı önlem almak için fazla zamanları olmayacak. Uzmanlar önümüzdeki aylarda faizlerin yükseleceğini söylüyor.
Yanı sıra, bir yılda piyasaların risk anlayışı da epeyi değişmiş. 2008 sonunda en kısa vadeli kâğıdın getirisi ile uzun vadeli kâğıdın getirisi arasındaki fark 2 puan iken, bu fark 2009 sonunda 4 puana çıkmış. 2008’de faizler yüzde 17’ler düzeyinde, 2 puanlık fark çok büyük sayılmaz. Ancak 2009 sonunda faizler yüzde 10’lar düzeyine düşerken, anılan farkın bir kat büyümesi, faizler düştü söylemiyle çelişen bir durum. Dikkat etmek, riskleri azaltacak ivedi çözümler üretmek gerek.
Sözün kısası, borç stokunun büyüklüğü ve yapısı, ekonomik sorunlar sıralamasında, işsizlikten sonraki en büyük sorun.
Hakan Özyıldız - 06.02.2010