FED’in son kararı ve TC Merkez Bankası
Dün sabah telefonum çok erken çalmaya başladı. Bu saatlerdeki telefonlardan çoğu zaman hayırlı bir haber gelmez. Arayan arkadaşım, FED’in reeskont faizini arttırdığını haber veriyordu. İnanın haber beni önce çok mutlu etti. Bana ne elin merkez bankasının faiz yükseltmesinden diye olayı geçiştirdim.
Ancak, biraz düşünmeye başlayınca konuya ilgisiz kalınamıyacağını anladım.
ABD’DE FED KANAT ÇIRPINCA
FED aslında bizim yabancı olmadığımız bir uygulamayı sona erdirmeye hazırlandığının işaretlerini veriyordu. Bizim 2001 Krizinde yaşadığımız gibi, geçen yıl kriz patlak verdiğinde Amerikan bankalararası para piyasası çalışmaz olmuştu. Bankalar birbirlerine borç vermeyi durdurmuşlardı. FED devreye girdi ve sisteme yaklaşık 500 milyar dolar verdi.
Görünen o ki, FED bilançosunda bu miktar 39 milyar dolara kadar düşmüş. Diğer bir deyimle bankalar, bilançoları düzeldikçe karşılıklı güvenlerini arttırmışlar ve borç alış verişine başlamışlar.
ABD açısından bakınca bir normalleşme sürecinin başlangıcı olarak yorumlanabilecek reeskont faizinin yükselmesi piyasaları allak bullak etti. Burada akla gelen soru şu: “Bu kadar normal bir işlem neden, dünya piyasalarını böylesine etkiledi?”
Cevabı basit gibi görünüyor: Aslında banka bilançolarındaki sorun, eskisi kadar büyük olmasa da, devam ediyor. Ancak, aktiflerde bulunan varlıklar vadeye yayıldığı için şimdilik acil bir sorunmuş gibi görünmüyor. Bununla beraber, eğer FED reeskont faizinden sonra, politika faizinde de bir süpriz yaparsa, işte o zaman ortalık toz duman olabilir. Yapar mı? Şimdilik pek sanmıyorum.
Sıkıntı bankalara sağlanan bunca olanağa rağmen, kredi musluklarının henüz hanehalkına ve KOBİ’lere açılmaması. Buna karşılık üst yönetici maaşlarının yüksek olması ve oldukça bonkör bonuslar uygulanması. Politikacılar, seçmenden gelen baskıyla bankalara yapılan yardımlara eskisi kadar sıcak bakmamaya başladılar. Bu nedenle bazı süprizler de beklenmiyor değil.
TC MERKEZ BANKASI NE YAPAR?
Şimdi Amerika’yı bir kenara bırakıp bize etkisi ne olur biraz ona bakalım. Veriler 10 Şubat haftasında yükselen piyasa ekonomilerinin (Emerging Markets) hisse senedi piyasalarından çıkan paranın 2,9 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Uzmanlar bu çıkışın 2008 Temmuz ayından sonraki en büyük haftalık çıkış olduğunu belirtiyorlar ve devam edeceğini tahmin ediyorlar.
Bu durumda gelişmeler bizi de etkileyebilir. Olası ilk salvoyu savuşturması beklenen Merkez Bankası uzun zamandan beri faizleri yüksetmeyeceğini, tek haneli seviyelerde tutacağını söylüyor. Bir anlamda piyasa oyuncularına “Merak etmeyin. Yanınızdayım” mesajı veriyor. Piyasaya repoyla verdiği miktar yaklaşık 20 milyar lira civarlarında. Bu paranın maliyeti yüzde 6,5’lar civarında. Hazine’nin borçlanma fazileri ise yüzde 9’un biraz altında.
Bununla beraber, yabancı yatırımcılar İMKB’ye gösterdikleri kadar ilgiyi devlet kağıtlarına göstermiyorlar. Bunun iki nedeni olabilir: a) Borçlanma piyasalarındaki risk algılamaları borsadan faklıdır. b) Faizlerde yükseliş bekliyor olabilirler. Eğer gelecekte Türkiye’deki borçlanma fazilerinin yükseleceğini düşünüyorlarsa, Hazine kağıdı almayı, şimdilik öteliyor olabilirler.
Birinci ve ikinci nedenler arasında çok büyük fark yok. Risk algılamasındaki farklılaşma faizlere mutlaka yansır. Ancak, faizler sadece risk algılamaları ile değil, sermaye hareketlerinin tamamen serbet olduğu bir dünyada, yurtdışındaki faizlerin yükselmesiyle de artabilir.
Bu nedenle FED’in aldığı faiz değişikliği kararları bizde de mutlaka etki yaratacaktır. Eminim ki, son dönemde para yaratmakta zorlanan Merkez Bankası, gelişmeleri benden daha dikkatle izliyor. Zamanı gelidiğinde gerekli kararları, proaktif olarak almakta gecikmeyecektir.
Çünkü, biliyoruz ki, “Amerika’daki bir kelebeğin kanadını çırptığında oluşan rüzgar, Türkiye’de de hissedilecektir”
Hakan Özyıldız - 20.02.2010