Hazine ihalelerine yoğun ilginin bir nedeni

Kamu borç yöneticileri için en zor dönemler geleceğe yönelik beklentilerde oynaklığın arttığı günlerdir.
 
İçinde bulunduğumuz aylarda belirsizliklerin ana kaynağı yurtiçinden çok yurdışındaki ekonomik gelişmeler. Son IMF, Dünya Bankası yıllık toplantıları da net resmin görülebilmesi için biraz daha zaman geçmesi gerektiğini teyid etti. Sanayileşmiş ülkelerin finans sektöründeki sorunlar tam olarak çözülememişken bir de reel sektördeki sorunlar da yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı. Hükümetlerin işleri daha da zorlancakmış gibi görünüyot.
 
HAZİNE NE YAPIYOR?
 
Böylesi bir ortamda Hazine 2010 yılının ilk yarısındaki yoğun borç geri ödemlerine hazırlık amacıyla cephane biriktirmeye çalışıyor. Bir taraftan rezerv biriktirirken bir taraftan da piyasalardaki risk iştahından yararlanarak vadeyi uzatmaya çalışıyor.
 
Henüz detayları tam olarak bilinmemekle beraber, 2010 bütçe gelirleri açısından zor bir yıl olacak. Bu bağlamda bir taraftan borçlanma baskısı yaşayan Hazine, bir taraftan da beklenmeyen bütçe açığıyla mücadele etmek zorunda kalabilir. Bu nedenle izlediği strateji hem zamanlaması hem de taktikleri bakımından doğru bir seçenek.
 
 DÖVİZ KURU, ENFLASYON VE GETİRİ
 
Bu gerçeklerle yola çıkan kamu borç yöneticileri, Ekim ayının yüklü borç geri ödemelerine katkı sağlayabilmek için çok ilgi çeken kağıtlardan 5 yıl vadeli, enflasyona endeksli kağıtları piyasaya sürdüler. Hazine 6 aylık enflasyonun üstüne yüzde 3,5 düzeyinde reel faiz veriyor. Kağıdın yıllık basit reel getirisi yüzde 7. Enflasyon yüzde 5 iken daha fazla reel getiri getiren kağıtlar, bu günler için kaymaklı kadayıf. Dünyada bu derece yüksek reel getiri sağlayan çok fazla seçenek yok.
 
Önceki yazımda sanayileşmiş ülkelerde yatırımcıların elindeki döviz likiditesindeki artışa dikkatinizi çekmeye çalışmıştım. Dışarıdaki likidite bolluğu, vadesi bu kadar uzun kağıda yabancıların ilgisini de arttıracaktır. Yerli bankaların çoğu bu kağıtları dövizle fonlayacaklar ve büyük bir olasılıkla, ihalede aldıkları kağıtları yabancılara satacaklardır.
 
Bu tür kağıtları yabancılar açısından çok iyi değerlendirmek lazım. Çünkü onlar için yatırım yaptıkları ülkelerdeki kur değişmeleri de getirilerinin ana unsurlarından birisidir. Doğaldır ki, yurtdışından yatırım için gelenler döviz bozdurarak kağıt alacakalar. Kağıdı ellerinde tuttukları sürede kurlarda yaşanacak değişimler elde edecekleri getirileri arttıracak veya azaltacaktır.
 
Yabancı yatırımcı için, bu tür kağıtlardaki getiri = enflasyon + reel getiri (+/-) kur değişimi formülüyle özetlenebilir. Yerliler için kur riski almadıkları için kur değşimi sorunu yoktur. Yabancıların getirileri ise kurdaki değişimlerle doğrudan ilişkilidir.
 
Eğer kur değişmez ise yabancılar ile yerli yatırımcıların getirisi eşittir. Reel getiri sadece yüzde 7 olacaktır. Ancak kurda bir değişim olursa ek bir gelir veya zarar oluşması söz konusu olacaktır.
Konuyu rakamsal örnekle açmaya çalışayım. Hazine ihalesine giren yabancı dolarını 1,500 liradan bozdurduğunu varsayalım. Kağıdını satarken dolar 1,550 ise yabancılar yaklaşık yüzde 3 civarında zarar edecekler. Buna karşılık kur 1,450 lira olursa aynı oranda reel getirinin üstüne ek getiri elde edebileceklerdir. Buna da katmerli kadayıf demek lazım herhalde.
 
Bunun bilincinde olan kurumsal yatırımcılar türev ürünlerle kendilerini kur değişimlerine karşı sigortalamaktadırlar. Dışarıdan bol döviz geleceği beklentisinde olan yerli bankalar da bu kadayıftan tadabilmek için döviz borçlanıp kağıt almaya yöneleceklerdir. Sorun devamlı değer kazanan TL’nin ülke ekonomisine yapacağı olumsuz etkilerdir.
 
Döviz arzının arttığı, kurun düştüğü ortamdan TL faizleri de etkilenecek, enflasyona bağlı olarak, düşmeye devam edecektir. Bu gelişmeden reel sektöre kredi akımını arttırabilmenin yollarını açmak için gayret göstermek lazım.
 
Biliyorsunuz, reel sektörü yeniden yapılandırmadan üretimi arttırmak, işsizliği azaltmak imkansızdır.


Hakan Özyıldız - 07.10.2009
Toplam Ziyaretçi: 15456