Özelleştirme tüketici dostu olmalı

İstanbul’daki okul arsalarının satışını ele alan yazımda,  özelleştirmede esas alınması gereken şeyin, mülkiyetin el değiştirmesi değil şirketin ekonomiye kazandırılması olduğunu belirtmiştim.

Eğer yeni sahipleri özelleştirilen şirketi etkin ve verimli çalıştıramıyor, iyi yönetemiyorsa yapılan işlemin ekonomiye zarar vereceğine dikkat çekmiştim. Bu açıdan bakınca, mülkiyetin kime ait olduğunun değil şirketin iyi yönetilip yönetilmediğinin önemli olduğunu vurgulamıştım.

ELEKTRİK DAĞITIMI ÖZELLEŞTİRMESİ

Son günlerde Ankara’da planlı ve plansız elektrik kesintileri artmaya başladı. Kamudaki görevim sırasında KİT’lerle ilgilendiğim için çevremden, yanı sıra okurlarımdan gelen şikayetler artmaya başladı. Elektrik dağıtım şirketinin özelleştirildiğinin farkında olmayanlar, olayı TEDAŞ’ın beceriksizliği olarak algılıyorlar.

Artık Ankara ve çevresi elektrik dağıtımında bir özel şirket faaliyet gösteriyor. Anlaşılan, arızaları giderme konusunda çok yavaşlar. Yaklaşık 7-8 saat sonra ekip gönderebiliyorlar. Önce 186 nolu telefonu arıyorsunuz. Başvunuzu not ettiklerini, ilgili bölgeye haber vereceklerini, sizi arayacaklarını söylüyorlar. O bölge neresiyse bir türlü sizi aramıyor. Siz ısrarcı olursanız bir telefon numarası verip, bölgeyi sizin aramanızı istiyorlar. Telefon edildiğinde de, bölge yetkilisi ekiplerin yetersizliğinden bahsediyor.

Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu (EPDK) yetkililerinin bu gecikmeleri dikkatle izlediklerine inanıyorum. Çünkü EPDK’nın en temel görevi tüketicinin haklarını korumak ve ucuz enerji arzının sürekli sağlanması için tedbirler almaktır.

Eğer bir şirket arızaya 7-8 saat sonra ekip gönderiyor ve tüketici mağdur oluyorsa sorun var demektir. Hem de başkent Ankara’da... Dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesi yaygınlaştığında bu konuya gerekli ilgi gösterilmezse, dağıtım şirketleri ekonomiye kazandırılmış sayılmayacağı için özelleştirilme tartışmalı hale gelebilir.

TELEKOMDAKİ DURUM

Özelleştirme sonrası hizmet anlayışındaki ikinci sorunlu örneği bir arkadaşım yaşamış. Evine aldığı ADSL hizmetinin kapasitesini yükseltmek için Telekomu aramış. Nazik bir yaklaşımla talebini soran yetkililer, 8 megabit hızda internet ulaşımı olup olmadığını anlamak için bağlı olduğu santrale telefon etmesini önermişler. Şaşırdım. Tüm işlemleri bilgisayar üzerinden yapabilen şirket bu konunun çözümünü tüketiciye bırakmış.

Buna rağmen bir tür hizmet almayı kabul eden arkadaşıma, bilgisayar sisteminde bir sorun olduğunu ileri sürerek başvurusunun daha sonra değerlendirileceğini bildirmişler. Yeni müşteriler için telefondan her türlü işlem yapılabilirken eskiler için sorunun çözümü bilgisayara takılmış. Bilgisayarın ne zaman hizmete hazır olacağını sorulduğunda ise cevap alınamamış.

Duruma kızan arkadaşım Telekom’dan ADSL hizmeti almak istemediğini, aboneliğinin iptalini istemiş. Hizmet alımı başvurusunu telefondan halledebilen şirket yetkilileri, kapatma işlemi için ilgili Telekom Müdürlüğüne gitmesini istemişler.

Doğal olarak, tüketici bu aşamada kendisini çok yanlız hissediyor. Yapabileceği bir şey yok. Haksızlığa isyanını anlayacak birisini aranıyor.

Akla hemen Bilgi Teknolojileri ve İletişim (eski Telekomünikasyon) Kurumu geliyor. Acaba onlar bu tür konularda hangi hızla işlem yapıyorlar? Hemen deneyimi olanlara danıştım, pek olumlu yorumlar yapmadılar.

ÖZELLEŞTİRME BU DEĞİL

Özelleştirmenin yararına ve bir çok kamu şirketi için gerekliliğine inanıyorum. Ancak doğal tekel konumundaki şirketlerin özelletirilmesinde tüketicinin haklarını koruyucu tedbirler alınmaz ve şirketler dikkatle takip edilmezse, yapılan özelleştirme değildir. Bu durum tüketicinin şikayetlerinin artmasına neden olursa, konu özelleştirmeye bakış açısını değirmeye kadar gidebilir ve tekrar kamulaştırma gereği gündeme gelebilir.


 


Hakan Özyıldız - 26.08.2009
Toplam Ziyaretçi: 336928