İç borçlanma piyasalarında beklentiler değişiyor
Hazine nakit dengesindeki sekiz aylık gelişmeler bütçe açığındaki artışın devam ettiğini gösteriyor. Artan açığın finansmanı için borçlanma baskısı artıyor. Bu değişim beklentileri etkilliyor.
Borçlanma piyasalarındaki beklenetilerin en iyi göstergesi verim eğrisidir. Verim eğrisi, en basit anlatımıyla, kısa vadeli kağıttan elde edilen gelir (faiz) ile en uzun vadeli kağıttan elde edilen getiriyi birleştiren eğridir. Normal şartlarda kısa vadede getiri (faiz) az, uzun vadede fırsat maliyetinin ve risklerin bedeli olarak, daha çoktur.
Ekonomide beklentiler normal olunca, kısa vedeli faizler ile uzun vadeli faizler arasındaki fark aşırı değildir. Ancak, kriz ortamlarında ve beklentilerin bozulduğu durumlarda, yatırımcı kısa vadede düşük faizi kabul ederken uzun vadede aşırı yüksek faizler talep etmeye başlar.
VERİM EĞRİSİ DEĞİŞİYOR
Geçtiğimiz aylarda; IMF programı beklentisi, Merkez Bankası’nın Hazine dostu para politikası uygulamaları, dışarıda faizlerin çok düşük olması nedeniyle bizdeki verim eğrisinde kısa ve uzun vadeli faizler arasındaki fark azalmıştı.
Dışarıda Dolar faizleri yüzde 0,5’in altında sürünüyor. New York’tan, Londra’dan dolar borçlananlar, üzerine risk sigortası primlerini ekleyerek çok ucuza kaynak bulabiliyorlar. İçeride de mevduat faizleri oldukça düştü. Yanı sıra Merkez Bankası üç aylık repolarla ihtiyacı olan bankaları fonluyor. Kısacası borç verilebilecek fonlar ucuzladı. Bu nedenle kısa vede faizleri çok düştü.
Orta ve uzun vadede ise enflasyon beklentileri iyi gidiyor. Merkez Bankası bu bağlamda faiz indirimlerine devam edeceği sinyalini veriyor. Bankadan üç yılda tek haneli faiz sözünü alan yatırımcılar şimdilik rahat. Ayrıca IMF Programı da beklentiler üzerinde önemli bir belirleyici.
Ancak, son günlerde verim eğrisinde değişim gözlenmeye başlandı. Kısa vadeli faizler ile uzun vadeliler arasındaki farkı açılmaya başladı.
DEĞİŞİMİN NEDENLERİ
Bu değişimde bir kaç etken var. Birincisi, Orta Vadeli Programın (OVP) henüz yayımlanmaması. Piyasa oyuncuları, sağlıklı bir büyüme senaryosunu heyecanla bekliyorlar. Büyümenin, tüketimin ve yatırımın kaynakları nerden bulunacak bilmek istiyorlar. Reel sektörün geleceği bu hikayeden çok etkilenecek. İkincisi, büyüme cari açığı arttıracaksa bu açığın finansmanı nasıl sağlanacağı merak ediliyor. Üçüncüsü, OVP’na bağlı olarak hazırlanması gereken, mali disiplini esas alan bir orta vadeli mali çerçeve bekleniyor. Piyasa karar alıcıları, mali disiplin bir defaya mahsus tedbirlerle, örneğin yandaş olmayan medya kuruluşlarına yüksek vergi cezası kesilerek mi; yoksa kayıt dışılıkla mücadele, gelir idaresinin bağımsızlığı gibi yapısal tedbirlerle mi sağlanacak anlamak istiyorlar.
Değişimin bir nedeni de yurt dışında ekonomilerdeki iyileşme nedeniyle gelecek yılın ikinci yarısından itibaren fazilerin artacağı beklentisi. Gelecek yıl dolar şimdiki kadar ucuz olmayacak. Yanı sıra, Hazine’nin gelecek yılki borçlanma programı da oldukça sıkışık olacak. Eğer inandırıcı bir mali disiplin senaryosu olmazsa faizler üzerindeki yukarı yönlü baskı kaçınılmaz olacaktır. Bu durum uzun vadeli sabir faizli kağıtlara para yatıran yatırımcılara zarar yazdırır. Gelişmeleri önceden görenler şimdiden değişken faizli kağıtlara yatırım yapmaya başladılar. Bazı yatırımcılar artık TL yerine dövizli kağıtlara yatırım yapmak istiyorlar.
17 EKİM KRİTİK GÜN
Aslına bakarsanız, bu konulara açıklık getirmek için hükümetin çok fazla zamanı da kalmadı. Anayasa gereği, 2010 yılı bütçesini 17 Ekim’de TBMM’ye sunmak zorunda. Piyalarda karar alıcıların heyacanla beklediği bu bütçede, 2009 bütçesi gibi şisirme ve baştan savmacı olursa risk primleri daha da artacak.
Verim eğrisi, yatırımcıların, şimdilik, orta vadeli gelişmelerden tam olarak emin olamadığını gösteriyor. Bu nedenle yatırımcılar kısa vadeli kağıtlara olan taleplerini arttırmaya başladılar.
Hakan Özyıldız - 12.09.2009