Sakal, Bıyık ve Orta Vadeli Mali Plan

Orta Vadeli Programdan sonra, Orta Vadeli Mali Plan da (OVMP) yayımlandı. Planın en dikkatimi çeken bölümü 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa atıfta bulunan cümleleri. OVMP “Kanunun öngördüğü” şekilde yayımlanmış. Benim bildiğim yasalar bilimsel makale veya konferans sunumu değildir. Bu nedenle öngörmezler, emrederler. Hem yasanın emirlerine uymayacaksın hem de uyuyormuş görüntüsünü vermeye çalışacaksın.
Deneyimler göstermiştir ki, piyasalarda güvenilirlik kazanabilmek için samimiyet ve içtenlik çok önemlidir.
FAİZ HARCAMALARI AZALIYOR
OVMP’nda harcamalardaki artış hızı oldukça sınırlı. En önemli varsayım faiz harcamalarının azalacağı tahmini. Böylelikle faiz dışı harcamalara yer açılmış ve sosyal harcamalar öne çıkarılmış. Krizden çıkma gayretinde olan, işsizliğin arttığı ekonomide sağlığa, eğitime ve diğer sosyal harcamalara önem verilmesi doğru bir politika tercihi. 
Ancak, sosyal güvenlik açıklarına, sağlıkta artan harcamalara, belediyelerin hızla artan borç sarmalına, enerjide büyüyen yatırım ihtiyacına acil yapısal çözümler bulmak gerekiyor. Harcamaları kısabilmek bir niyet sorunundan çok reform ihtiyacıdır. 
GELİRLER 2010’DA ÇOK ARTACAK
OVMP’nın en dikkat çeken varsayımı gelecek yıl vergi gelirlerindeki artış. Nominal olarak bir yılda vergi gelirleri yüzde 18 artacak. Toplam gelirlerdeki artış ise yüzde 16 olacak. Ekonomik büyümenin ve enflasyonun etkisini beraber alsak artışın bu kadar olması çok zor. Vergi oranlarında bir değişiklik yapılamayacağı konusunda kamuoyuna söz verildiğine göre, vergi artışını sağlayan başka şeyler olmalı.
OVMP metninde bu konuda hiçbir yorum yok. Hâlbuki en azından bazı ipuçları verilebilirdi. Bu durumda “olsa olsa” yöntemiyle bazı çıkarsamalar yapmaya çalışacağız.
İlk akla gelen şey, kayıt dışılıkla mücadelede önemli adımlar atılacağı. Umarım vergisini bilerek ve isteyerek ödemeyenlerin yanı sıra, hiç kayıt içine girmeyenlerle de artık ciddi bir şekilde mücadele edilecektir. Bu mücadele sadece idari tedbirlerle olmaz. Yasal alt yapının mutlaka ama mutlaka değiştirilmesi gerekmektedir. Burada, işimize gelen her konuda benzemeye çalıştığımız ABD ve AB vergi sistemlerinin incelenmesini tavsiye ederim.
İkinci akla gelen şey, vergilerdeki istisna ve muafiyetlerin kaldırılması. Bu alanda yapılabilecek çok şey var. Ancak, esrara alışmış bir hastanın tedavisi o kadar kolay olmaz. Seçimlerin bu kadar yaklaştığı bir dönemde bu tür kararları alabilmek çok kolay olmasa gerek.
FİNANSMAN VE DÜŞÜK REEL FAİZ VARSAYIMI
Orta vadede gelir ve harcama varsayımları tutsa bile finansman ayrı bir sorun olabilir. Çünkü gelecek yıl ve sonrasında reel faizlerin düşük kalacağı varsayımı borç soku hesaplarında da görülüyor. Hesapların tutması için bu varsayım doğru bir yaklaşım. Stokun çok artmaması, faiz dışı fazlanın ve büyümenin az olacağı dönemlerde reel faizlerin de düşük olmasına bağlı.
Faiz dışı fazla hedefinin gelirlerdeki varsayımlar nedeniyle tutması oldukla zor görünmekle beraber olumlu düşünelim. Böylesi bir durumda bile, kambiyo rejiminin bu kadar serbest olduğu bir ekonomide, faizleri yurtdışındaki faiz gelişmelerinden bağımsız düşünemeyiz. Eğer beklentiler doğruysa, dışarıdaki faizler gelecek yıl artmaya başlayacak. Böylesi bir durumda düşük faiz dışı fazla, borç stoku için sorun olacaktır.
Ayrıca, ekonomik ve siyasi risklerin, belirsizliklerin fazla olduğu günlerden geçmemize rağmen, düşük reel faiz öngörülmesi oldukça iddialı bir varsayım. Demek ki, gelecek üç yıl süresince hiçbir ekonomik ve siyasi risk yaratacak olay olmayacak.
Kanımca artık Merkez Bankası’nın işi çok zor; “Aşağıya tükürse enflasyon, yukarıya tükürse Hazine borcu.” Umarım bağımsızlığını kaybetmeden bu süreçten çıkabilir.


 


Hakan Özyıldız - 23.09.2009
Toplam Ziyaretçi: 15456