Hayırlı işler bol dövizler


Önce birkaç hatırlatma:
■ Türkiye 1989 yılında kambiyo rejimini serbestleşirdi. Faize sıcak bakmayanların ve birikimlerini yurtdışında tutanların paralarını bankalara çekebilmek için döviz tevdiat hesabı açmalarına izin verildi.
■ 1991 yılında emeklilik yaşı düşürüldü. Kamu mali disiplini 2001 yılına kadar sağlanamadı.
■ Türkiye'de 1994, 1999 ve 2001 krizleri yaşandı.
■ 2007 sonunda sanayileşmiş ülkelerdeki bireysel emeklilik fonları 28 trilyon dolarlık fonları yönetiyorlardı. Yanı sıra sigorta şirketlerinin topladıkları primler 17 trilyon doları aşmıştı. Şirketler ve fonlar kârlarını arttırabilmek için, her türlü riski göze alarak yatırım yapmaya başladılar.
■ 2007 yılında ABD'de krizi başladı. Krizden çıkabilmek için ABD ve Avrupalı merkez bankaları piyasaları likiditeye, bol paraya, boğdular.
■ Amerikan Merkez Bankası FED'in Dallas şubesi başkanı Richard F. Fisher, Şubat 2009 tarihinde yaptığı konuşmada; Amerikan sağlık ve sosyal güvenlik sisteminin karşılığı olmayan borcunun 99 trilyon dolar olduğunu açıkladı. Bu açığın nasıl kapatılacağının henüz bilinmediğine dikkat çekti.
■ OECD dünyadaki bireysel emeklilik fonlarının 2008 yılının ilk on ayında 5 trilyon dolar zarar ettiğini tahmin ediyor.
■ Krizden çıkışın göstergesi olarak ABD, İngiltere, Japonya ve Kanada emeklilik fonlarının zararlarının giderilmesine vurgular yapılıyor.
■ Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin maliye bakanları doların geleceğini tartışıyor.
Bizdeki reel sektöre döviz kredisi verme kararına bu açıdan bakmakta yarar var. Sermaye hareketlerinin (Kambiyo rejiminin) 1989 yılındaki serbestleşmesini dünyaya açılma olarak algılamak yanlıştır. Çünkü, ülke ekonomisinin yapısal dönüşümünü tamamlamadan dışa açılmanın bedellerini sabit gelirliler ödüyorlar.
Ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerin temelinde döviz sorunları vardır. Bu bağlamda, döviz geliri olmayan şirketlere dövizle borçlanma yetkisi vermenin doğruluğunu ve zamanlamasını tartışmak gerekiyor.
Bankalar haklı olarak, zaten dışarıdan veriyorduk kulağımızı tersten göstermenin ne anlamı var diyorlar. Doğrudur. Eğer verilmesi doğru ise o zaman dışarıdaki şubeden değil içeriden vermek daha doğru bir harekettir.
Sorun zaten burada. Dövizle kredi vermeyi kolaylaştırmak mı, yoksa zorlaştırmak mı gerekiyor? Doğru cevap verebilmek için bankaların bilançolarındaki döviz mevduatları gerçeği gibi kısa vadeli mikro realiteler kadar, bazı uzun vadeli makro değişkenleri de dikkate almak lazım.
Burada bazı sorular aklıma takılıyor: Artık Türkiye'de enflasyon hedeflemesi uygulamak ne kadar gerçekçi? Bundan sonra şirketlerin beklentilerini Merkez Bankası'nın kısa vadeli faizleri mi yoksa kurlar mı daha çok etkileyecek? Bankalar, ucuz ve bol olduğu sürece daha çok döviz borcu verebilmek için yurtdışından borçlanmalarını çoğaltırlarsa BDDK nasıl engel olacak? Dövizin asıl sahibi olan yabancı emeklilik fonları, yapılan işlemlerden elde ettikleri getirileri kendi ülkelerine transfer edince bizim emeklilerimiz ne kadar fakirleşecek?
Fazla uzatmanın gereği yok. Karar mutlaka gözden geçirilmeli. BDDK Başkanı'nın daha önce belirttiği yurtdışında tutulan paraları yurda getirebilmek için ticaret kanunu ve diğer kanunlarda değişiklikler yapılmalı. Yanı sıra kayıtdışılıkla mücadelede belli bir aşamaya gelindikten ve vergi reformu tamamlandıktan sonra, yani uygun bir geçiş döneminin ardından, bazı dövizli işlemlere sınırlamalar getirilmeli.


Hakan Özyıldız - 18.06.2009
Toplam Ziyaretçi: 15456